14 Şubat 2011 Pazartesi

Annelik ortak bir dil

Geçenlerde okulda bir grup arkadaş oturuyoruz. Sadece benimle beraber bir arkadaş daha var evli ve çocuklu, diğerleri bekar. Tabi bizim muhabbet nasıl oluyorsa sürekli çocuklara geliyor hatta ortamın muhabbeti de bu çizgide dönüyor zaman zaman ve diğer arkadaşlarda katılıyor sohbete. Gerçekten bizden sıkılıp sıkılmadıklarını düşündüm. Kendi gençliğimi düşündüğümde (şimdi çok yaşlıyım ya) böyle bir sohbetin içinde feci sıkılırdım herhalde. Yine geçenlerde bir misafirlikte daha yeni tanıştığım bir anneyle de aynı şey oldu. Onun bebeği de 1,5 yaşında ve sohbetimiz hemen çocuklar üzerinden döndü.
Anne olduktan sonra bana bir haller oldu. Özellikle küçük yaşlarda çocuğu olanlara karşı sanki içimde bir muhabbet hissi var. Yani kim olursa olsun, bir markette rastladığım ve hiç tanımadığım biri bile olabilir bu. Korkar oldum çünkü sanki öyle biriyle bile herhangi bir sebeple konuşacak olsak söz çocuklara gelecek diye ki zaten hemen çocukların ayı, yaşı merak edilir.
Annelik halleri bir başka, mesela çocuktan önceki özgürlüğümü özlememe rağmen o duyguları hatırlayamıyorum bazen. Sanki hep vardı kızım ve ben hep anneydim. Bir insanla çok samimi bir sohbete girebilmem için anne olması yeterli. Hatta öyle ki bundan önce tanıyıp hayatımda olanlar müstesna ama bundan sonra özellikle evli ya da çocuklu olmayan biriyle bir dostluk kuramazmışım gibi hissediyorum. Sanki bana ait bir dil var içimde kimsenin bilmediği ve bu dili sadece anne olanlar anlarmış gibi. Zaten muhtemelen anne olmayan ya da yakın zamanda çocuk yapmaya niyeti olmayan birine kızımın kahvaltısından, sebzesinden, uyumamasından, diş derdinden, hop hop hoplayıp zıp zıp zıplamasından bahsetsem bana uzaylı gözüyle bakabilir. En azından bu blogda yazanların çoğu anne olmayan ya da anneliğe niyeti olmayan biri için çok sıkıcı, belki de saçma hatta kardeşim gibi bakanlar için son derece komik olabilir.

Hiç yorum yok: