31 Mayıs 2011 Salı

Kırıldım

Bazen… Olmadık bir anda… Hiç umulmadık zamanda…
Çok sevdiğin, çok değer verdiğin, çok umrunda olan bir insanın, aslında hiç de umrunda olmadığını fark edersin… Üzülürsün.
Üzüldüm, kırıldım ben. Her yönelişim, her serzenişim boş bir duvarla iletişim kurmaktan farksızmış meğer. Kabullenemedim ki…

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Bebekte Marka

Marka takıntısı… Çok olmasa da vardır bende biraz. Bu halimden pek memnun değilim ama her türlü alışverişimde markanın üzerimde olumlu yönde etkisi vardır. Giyimimde önem veririm kaliteye, markasız şeylerde de yok mudur kalitelisi? Vardır mutlaka ama bana denk gelmiyor, bazı şeylerin duruşu bile başka oluyor. Çok zengin değilim ama 3 tane değil 1 tane giyerim, kaliteli giyerim ve belli bir standardı korurum. Neyse lafı dolandırmaya gerek yok itiraf ediyorum, var bende bu hastalık. Belli başlı markalarım vardır ve pek de çıkmam dışına.

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Kızım

Emeklemeye fazla alışmış kızımın pek de yürümeye niyeti olmadığını düşünüyorum. Ne de olsa emekleyerek bütün işini görüyor, her yere girip çıkıyor, bir yere tutunup kalkarak ulaşmak istediğine bir şekilde ulaşıyor hatta bizimle yaklamaç oynuyor. Kısaca, ne gerek var yürümeye havalarında, ayaktayken ellerini bırakmaya niyetlensek hemen oturuveriyor yere.
Yürümesini dört gözle bekliyorum çünkü yerde sürünüp, süpürge makinesi görevi görmesinden gına geldi artık bana. Bir de benim shaggy halıların aralarını parmaklarıyla karıştırıp araştırma yapması yok mu, deliriyorum. Yürüyünce başıma neler gelecek bilmiyorum tabi, bu günleri arar mıyım acaba?

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Bu Sefer Oldu Galiba

Merak edenler vardır mutlaka bugünkü KPDS telaşımı..
1.     Kızım gece uyudu ve beni üzmedi. Sabah uykumu almış olarak uyandım ve kızımı kayınvalideme bırakıp gittim sınava.
2.     Sınava İTÜ’de girdim. Evden 20 dk.’da üniversiteye ulaştım ancak gireceğim fakülteyi bulmak için bir 20 dk.’da üniversite içinde arabayla dolaştım.

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Şaka Gibi

Tarih tekerrürden ibarettir değil mi? Yarın KPDS’ye girecek olan anne kişisi olarak şurada bahsi geçen kabusun aynısını görme ihtimalini taşıyorum.
Dersler bitti ve artık Final dönemindeyim. Normalde hasta değilken maşallah çok güzel uyur kızım ve ben bundan hiç bahsetmiyorum artık. Nazara inanıyorum, bu başkasının da olabilir benim de ama ağzımdan kızımla ilgili iyi bir şey çıktığında kesinlikle tersi oluyor. Bunu defalarca tecrübe etmiş bir anne olarak artık böyle konularda sadece susmayı tercih ediyorum. İşte bu güzel uyuyan kız ne hikmetse benim sınav günlerimi buluyor, uyumayıp bir de geceyi katletmek için. Bebeğime haksızlık etmek istemiyorum aslında, onun sıkıntıları da hep benim sınav zamanlarımı buluyor işte.

19 Mayıs 2011 Perşembe

Blog Yazmak

Geçenlerde kader ortağım olan blog arkadaşım çocukcayaşamak mimlemişti beni. Bu yazı o mime cevaptır.
Benim için blog yazmak için özel bir mekan yok aslında, kafam estiyse her bulduğum yerde yazıyorum. Evin genellikle salon ve mutfağında, bazen okulun kütüphanesinde, bazen uzun bir yolda arabanın arkasında otururken tabi kızım uyuyorsa. Yeter ki netbook’um olsun yanımda, netbook’uma o kadar bağlıyım ki, onsuz bir hayat düşünemiyorum:)

15 Mayıs 2011 Pazar

Ders Çalışmak mı?

Bu dönem dersler bitti ve bu hafta itibariyle de finaller başlıyor. Doğal olarak bende hummalı bir çalışma içersindeyim lakin hem anne hem öğrenci olunca çalışma şeklide pek normal olamıyor. Baba evde olduğundaki kısmını anlatıyorum çünkü o yokken çalışmam zaten bir hayal.

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Battaniyemiz Olmadan Asla

Eddie Murphy’nin başrolde oynadığı “Imagine That” filmini hatırlayan vardır mutlaka. Kızıma hamileyken vakit boldu tabi, akşamları DVD keyfi bambaşkaydı o zamanlar. İşte bu filmi de o sıra izleme fırsatı bulmuştum. Filmin konusu, battaniyesi olmadan hiçbir yere gitmeyen ve onunla eğlenceli bir hayal dünyası kurmuş küçük bir kızın, babasını da bu hayal dünyasına dahil edişiyle yaşanan olaylardı.

13 Mayıs 2011 Cuma

Vaktim Yok...

Ölümleri, yaşamakları, gitmeleri, gelmeleri, bugünleri, dünleri ve yarınları çok mu ciddiye alıyoruz… Ölmeme ihtimalimiz yok oysa, yaşama garantimizse hiç yok. Ne büyük tezatlıkların, ne büyük uyumuyla dolu bu alem. Ne büyük hayallerin, ne büyük kırıklıklarıyla dolu. Şöyle derinden düşününce, aldığım her nefesi ölümden bir kurtuluş mu sayıyorum ben… Yoksa her nefes beni ölümüme bir adım daha yaklaştıran vesile mi sadece…

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Anlaşılamamak / Anlaşamamak

Adamın biri halısını 110 akçeye satıyormuş, oradan geçen biri “bu halının değeri 150 akçe eder, çok ucuza satıyorsun” demiş. Adam dönmüş ve “ama ben 110’a kadar saymayı biliyorum” demiş. Bu kıssayı, yazının devamında da anlaşılacağı gibi moralimin bozulduğu bir gün eşim anlatmıştı. O gün bana ilaç gibi gelmişti ve o gün bugündür karşımdakinin sayabildiğinden fazlasını saymam.

7 Mayıs 2011 Cumartesi

Gül Güzeli'ne

Anneler Günü............................
Benim için bir boşluk.
Bugün geldiğinde ne hissedeceğimi tam olarak kestiremiyordum aslında. Bir yandan anne olarak ilk anneler günüm, bir yandansa annemsiz geçen ilk anneler günüm.
Annemsiz olmak anneliğimi unutturdu bu defa. Benim için hiçbir anlamı yok ne yazık ki bugünün. Gözümün önünde annemle yaşadığım son anneler günü var sadece. Bir ömür her anneler gününde, ben o günü yaşayacağım tekrar tekrar....

Meğer ateş dedikleri...

Adamın biri halısını 110 akçeye satıyormuş, oradan geçen biri “bu halının değeri 150 akçe eder, çok ucuza satıyorsun” demiş. Adam dönmüş ve “ama ben 110’a kadar saymayı biliyorum” demiş.
Söz uçar yazı kalır, blog yazmanın en güzel yanı da bu. Biraz geçmişi okuyunca kızımın daha önceki hastalıklarında 38.5 ateşi öyle bir abartmışım ki meğer bu hikayeden farksızmış durumum. Şimdi sorsalar 38.5’da ateş mi derim. Çünkü artık 39.5‘a kadar saymayı biliyorum ve daha fazlasını da öğrenmek istemiyorum.

5 Mayıs 2011 Perşembe

Bayıldım ama..

Çok güldüm, çok eğlendim:)) Bu ara anne reklamları moda ama bunu sevgili teyzemin "bak gelecekteki halin bu" diye facebook'tan paylaşmasıyla öğrendim.Bende mi böyle bir anne olacağım, hayır istemiyorum:))) O tabak bitmese de olur;)

Annelik Sihiri

Ben hala hastayım. Bir türlü kurtulamadım hastalıktan. Bir ara tam düzeldim derken, dün yine taşındım doktora. Şimdi de nezleden beter bir durumdayım. Doğal olarak da halsizim ve mümkünse yatak yorgan yatasım var ama işte anne olunca böyle olmuyor.
İki gün kendimi zorlayarak gittim okula çünkü bu kadar da ihmal edemezdim. Ama bugün gitmeyip dinlenmeyi tercih ettim tabi kızımla baş başa. Gece su içmeye kalkamayacak kadar halsiz olan ben, kızımdan gelen kalk ve hazır ol işaretiyle ayaktaydım. Yerlerde sürünesim var, kendime bırak kahvaltı hazırlamayı bir çay demleyecek gücüm yok ancak kızıma hazırladığım kahvaltıya ben bile inanamadım. Ağzıma bir lokma götürmeye gücüm yokken ona güzel bir kahvaltı ettirdim. Akşama yemek yapmak mı mümkün değil zaten ama kızımın öğle yemeği vardı. Ona en güçsüz halimle güzel bir çorba hazırladım öğle yemeği için.

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Blogcuanne'deyim..

Severek takip ettiğim Blogcuanne konuk yazar bölümü açınca, bende içimden geçen bir yazı yazdım anneme dair. Annesi olan herkes annesinin kıymetini bilsin diye...

Yazımı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

En Sevdiklerim...

Sevgili İkiz Annesi Aylin beni duyularla sevdiklerimiz konusunda mimlemiş. Severek okuduğum, samimiyetine inandığım, sıkı takipçisi olduğum blog dostum. Kendisine buradan sevgiler gönderiyorum.

En sevdiğim 3 görsel:
Kızımın ve eşimin yüzü
Memleketimin manzarası ( yandaki resimde görüldüğü gibi, bu manzara sevilmez mi?)
Gül