1 Mart 2012 Perşembe

İpiyle Kuyuya İnilmezgiller

Saat sabah 06:00 ve kızımın sesiyle uyandım. Su verip tekrar uyumaya devam ettikten sonra bende geldim yatağa ve işte o an takıldı kafama. Yatağın içinde yüzümde büyük bir asabiyetle oturup kafama takılan şeyi düşündükçe sinirlenmeye başladım. Az sonra ortama verdiğim negatif enerji tohumlarından mıdır nedir eşim uyandı ve uykulu gözlerle; “Ne oldu, niye öyle oturuyorsun?” dedi. Bendeki cevap; "Etrafımda dürüst olmayan insan görmek istemiyorum artık ben!" oldu. Cevabı oldukça asabi vermiştim ama bir yandan da hayırdır, nerden çıktı gibi sorular sormasını ve açıklamaya mecbur kalmayı istemiyordum o an. O da zaten, bana yine bir yerlerden geldiklerini düşünmüş olmalı ki, bir kaç saniyelik sorgulayıcı bakıştan sonra bendeki umursamazlığı görüp, gözlerini kapatıp uyumaya devam etti.

Aslında şunu çok iyi biliyorum ki, hiç kimseyi ama hiç kimseyi takmayacaksın kafaya. Takacak kadar da önemsemeyeceksin. Hem sonra üzmeyeceksin de kendini, bir başkasının yaptığı sinir bozucu şeyleri düşünüp adı üstünde sinir bozucu olsa da bozmayacaksın sinirlerini. Eğer takarsan, önemsersen, bozarsan hasta olursun. Evet kesinlikle hasta olursun.

Rahmetli annemle, ne yazık ki hayatım boyunca bir daha asla yaşamamayı dileyerek söylüyorum hastanede çok uzun vakitler geçirdim. Orada pek çok hastayla arkadaş olduk, yakınlıklar kurduk. Kader ortağıydık biz onlarla ama sonra numarasını aldıklarımla bile görüşemedim çünkü buna hele ki annemden sonra kalbim dayanmazdı. İşte tüm hastalarda gördüğüm en ortak nokta, dertli olmalarıydı ve tam da dediğim gibi insanları önemseyip kafaya takmalarıydı. Kendilerine zarar veren insanları hayatlarından söküp atamamaları ve kendilerini sanki psikolojik bir eziyete mecbur bırakmalarıydı.
O yüzden, bu benim hayattan şu yasımda aldığım en önemli derstir, kimse için kendini üzmeyeceksin ve sana zarar verenden uzak duracaksın. Hamileliktendir herhalde, bu sıra sinir katsayılarım da tavan yapmış durumda.

Fazla mı saf görünüyorum ya da gerçekten öyle miyim bilmem ama yüzüme bakıp kolayca yalan söylenmesine tahammül edemiyorum. Aslında yalanı bana söylenirken fark etsem ya da bilsem, karşımdakine neden yalan söylediğini sorar, yüzüne vururum bunu. İşte ben hep sonradan anlıyorum ve hatta o kişinin ipiyle kuyuya indikten sonra.
Ne yapmalı peki, bu kişiler eğer hayatımızın ortasında atsan atılmaz, görmek istemesen de görmek zorunda olduğun, ortak ortamlarda bulunmaya mecbur bulunduğun kişilerse ne yapmalı? Mesafeyi koymalı hem de kim olursa olsun koymalı ve bunu sadece insan kendi için yapmalı, kendi huzuru, mutluluğu ve sağlığı için.

İşte sabahın o saatinde düşündüm bunları ve kararımı net olarak verdim. Gerçekten mesafeyi koymalı ve bir de yaşanan tecrübeyi unutmadan, bir dahaki sefere o iple o kişiyi tek başına salmalı kuyuya.

5 yorum:

agresif prenses dedi ki...

malesef böyle kişiler o yada bu şekilde hayatımıza giriyorlar ve biz onları da kendimiz gibi bildiğimizden hep zarar görüyoruz...
ama doğrusunu bulmuşsun bak...
yapman gereken neyse onu yap...
hatta hep beraber yapalım:))))

Unknown dedi ki...

yorum yapamıyorum , böylesi durum yaşadıkça öfkem arttı galiba.Bazen çok öfkeli oluyorum ama takmamak lazım değil mi , takmamak :(

Adsız dedi ki...

Ben bu kararı hayatım boyunca kaç defa verdim hatırlamıyorum :) Ama huylu huyundan vazgeçmez ki, bir süre sonra yine dönüp dolaşıp eski halime geldim. Sen başarırsın inşallah!

Havva dedi ki...

Ya daha bi kaç gün önce o ipiyle kuyuya inilmezgillerden bir kaçını farkettim. Dediğiniz gibi takmamak lazım galiba . Ve çıakrıp atmak

ÇokBilmiş dedi ki...

En iyi benim yol sanırım... Gerçi bilinçli yapmıyorum, huyum böyle ama çok faydasını görüyorum: Ben bana yapılan kötülüğü unuturum, zorlasam da hatırlamam. Ama o kişinin bana kötülük yaptığını asla unutmam. Böyle olunca da karşımdakiyle gayet mutlu mesut yaşamaya devam ederim ama emniyeti asla elden bırakmam, belli bir mesafeden fazla yaklaşmam.

Çevremde tamamen güvendiğim en fazla 3-5 kişi vardır. Yeter de artar bile :)