7 Şubat 2012 Salı

Mutsuz Olmaya Değmez


Bazen düşünüyorum, insanlar genel olarak mı yaptıkları işlerden dolayı mutsuz yoksa benim karsılaştıklarım mı böyle diye.

Çok yakın çevremde üç kişi var; biri işyerindeki konumundan hiç memnun değil ve kurtulmanın yolunu arıyor. Diğeri, üniversite mezunu ve güzel de bir mesleği var ama o mesleğini hiç sevmiyor ve yapmak istemiyor. Üçüncüsü, üniversitede mühendislik okuyor ama ben nerden geldim bu bölüme, hiç bana göre değil devam etmek istemiyorum ve ben bu üniversiteyi okumak için doğmadım diyerek veryansın ediyor.

Kısaca, işi ya da mesleği ne kadar iyi olursa olsun insanlar mutsuz. Peki soruyorum bende, bu mutsuzluğa değer mi gerçekten? Sadece belli bir etiket ve konum sahibi olabilmek için insanların sevmedikleri, yapmaktan nefret ettikleri işlere yönlendirilmesi ne kadar doğru olabilir.

Hayat... O kadar kısa ki ve aslında ölmek değil her an yaşıyor olmak tesadüf. Hasta olunca insanlar kendilerini ölüme daha yakın hissediyorlar ve işte şu kadar bir zaman sonra ben ölürüm diyerek kendilerine ömürden pay biçiyorlar. Oysa o an ölmesi hiç beklenmeyen o kadar insan ölüyor ki ondan önce.
Bu kadar çok ölümlüyken, ölüm hiç kimseye randevu vermeden aniden önüne çıkarken, hiç beklenmedik zamanlarda karşısına birilerinin ölümüyle dikilip kendisini hatırlatırken değer mi hayatını mutsuzlukla geçirmeye. Mutsuz olunan bir iş, sevilmeyen bir meslek ve düşündükçe asılan suratlar...

Hayatını bu hüzünle geçirmeye değmez. Hayat böylesi maddi gayretlerle dolu ama ruhta huzur bırakmayan eylemler için fazlasıyla kısa. Yaşanacak bir ömür varsa bir kaç gün, bir kaç ay ve bir kaç yıl ki hepsi de daha dün yaşanmış gibi hızla akıp geçiyor, insanın kendini bu mutsuzluğa mecbur etmesine değmez. Keşke kategorilere göre değil sadece iç dünyamızdaki huzura göre yaşayabilsek.

5 yorum:

eviminnuru dedi ki...

iç dünyamızdaki huzur!bunu ortaya çıkardığımızda aslında hayatımızda ne kadar çok şükredecek şey olduğunun farkına varırız.hiç kimse muhteşem bir hayatta yaşamıyor kendince ama onun alt statüdeki insanlar için de yukarısı muhteşem.ya diğerleri
şükretmek için okadar çok nedenimiz ar ki!

Adsız dedi ki...

Hiç değmez hem de... Ben buna tüm kalbimle inansam da, defalarca ölümle yüz yüze gelsem de, ne yazık ki günü yaşama konusunda hala çok başarısızım.

Zeugma dedi ki...

Ne kadar doğru tespitler.
Kendi tercihleri midir acaba? Yoksa evdekilerin baskısı sonucu mu seçilmiştir o meslekler, bölümler...
Oysaki paranın satın alamayacağı tek şey sağlık ve mutluluktur..

Sermin dedi ki...

merhaba,
konuyla alakasız ama birşey öğrenmek istiyorum. önceki yazılarınızdan birinde dehşetle okudugum bir kreşten bahsetmişsiniz. sadece merak ettiğim için, acaba benim çocuğum o kreşte mi dye endişelendiğim için soruyorum adını söylemeniz mümkün mü? ya da bana mail atabilir misiniz? hiçbiri yoksa şehir olarak nerede oldugunu rica etsem öğrenebilir miyim?
sevgiler

ÇokBilmiş dedi ki...

Ben işinden memnun olan azınlıktanım sanırım. Doktora tezi yazıyorum ve yazarken de çok çok zorlanıyorum. Ama hep düşünürüm: "6 aylık ömrün kaldı" deseler? Tezimi bitirmek için daha da sıkı çalışırım sanırım.

Hep yaparım bu muhasebeyi. Kızımın ilk yılında da kızımla ilgilenmekten başka hiçbir iş, ama kesinlikle hiçbir iş yapmamıştım. Sebebi de buydu "6 aylık ömrün kaldı deseler?" Kızımın yanından bir an bile ayrılmam diye düşünüyordum.

Ama kızımın 2. senesinde kızım için benden geriye bir şeyler bırakmak, annesi ile gurur duymasını sağlamak istiyorum. Babamın üniversitesinin kütüphanesinde bir yüksek lisans tezi var ve her gözüm iliştiğinde gözlerim doluyor, çok gururlanıyorum. Umarım kızıma da aynı gururu yaşatabilirim.