30 Aralık 2011 Cuma

Eskiyen Yeni Yıl


Yeni bir yıla girmek benim için yürekte heyecan duyulası bir şey değildir. Yarını bugünden farklı kılan, üzerinde uzunca hayaller kurduran ve sanki yeni yıl yepyeni bir hayatmış heyecanına sürükleyen şey nedir? Değişenin takvim yaprağı değil de koca bir takvim oluşu mu?
31 Aralık ile 1 Ocak arasında hiçbir fark görmüyorum o yüzden. Eğer insan aynı insansa, kafa aynıysa, durum aynıysa, dünle bugün yapılanlar arasında bir fark yoksa takvim bir değil yüz yıl ilerlese de o insan adına değişen bir şey yoktur ve dolaysıyla heyecan duyulacak bir şey de yoktur.

29 Aralık 2011 Perşembe

Annelik Tarzım-3

Kızımın şanslı olduğunu düşünüyorum çünkü fazla kuralları olan ve dağınıklığı kafaya takan bir annesi yok. Mesela salonun ortasına bir bardak sütü boca ettiği de olmuştur, holün duvarına kalemle güzel bir çizik attığı da. Tüm bunlar olurken tüh, vah vah bile demedim ama bu biraz da benim yapımdan kaynaklanıyor.
Çocuklarım evde bu tür temizlemesi zor, bozulduğunda düzeltilmesi mesele olan şeyler yapsalar dahi ve hatta  eşyaya geri dönüşü olmayan hasar bile verseler onlara kızmam. Bunu süt olayıyla da anladım çünkü eşim ya da ben dökmüş olsaydık niye dikkatli olmadığımıza hayırflanabilirdim ama olay kızımdan kaynaklanınca  sadece tatlı bir dille daha dikkatli olması gerektiğini söyleyip temizledim.

28 Aralık 2011 Çarşamba

19.Hafta: Geçiyor Zaman

Hareketli geçen haftalardan biriydi benim için. Tek çocuklu hayatın tadını doyasıya çıkarma dönemindeyim. Tek çocuklu bir hayat şuan bana o kadar kolay geliyor ki, kızım bana hiç yük olmuyor. Elbette biraz daha büyümüş olmasının etkisi büyük.
Yapılacak işleri beraber yapıyoruz, oyunlar oynuyoruz, yemek pişiriyoruz kısaca hiçbir şeyi aksatmadan günlük yaşama devam eder hale geldim onunla. O uyurken de genelde kendime vakit ayırıyorum mesela bol bol kitap okuyorum. Hayatımın en çok kitabını okuduğum dönem bu dönem olacak koydum bunu kafaya.

27 Aralık 2011 Salı

Bir Çocuğun Rengi

Geçen gün kardeşim ve kızımla D&R’ a gittik. Pusete binmekten nefret eden ve boşken eline geçirince de mutlaka sürmek isteyen, eğer ki sürmesine izin vermezsek deliren kızımı bu sefer pusetsiz gezdirmeye karar vermiştim.
Öncelikle kendimi büyük bir kitapçının içinde bulmanın içime verdiği huzuru anlatamam. Okuldaki kütüphanenin geniş yelpazesi sayesinde bütün kitap ihtiyacımı karşılıyorum ama tazecik yüzlerce kitabın olduğu bir yerde yeni çıkanlardan başlayıp her kitaba el sürmek, içini açıp incelemek bambaşka bir keyif.
Kütüphaneden faydalanırken genellikle alacağım kitap için internetten bir ön araştırma yapıyorum, sonra da orada katalog taraması yapıp alıyorum. Bugüne kadar isteyip de bulamadığım bir kitap olmadı sadece ödünç alınmış olarak denk geldim. Mesela dün, “Aklından Bir Sayı Tut” u almak istedim ama biri ödünç alınmıştı, diğeri de benden bir saat önce gelen biri tarafından ayırtılmıştı. Şanssızlığıma üzüldüm ama hemen bende ayırtma listesine yazdırdım adımı.

26 Aralık 2011 Pazartesi

Kalsan da Hoş, Gitsen de Hoş

Dert(?) denilen şey nasıl gelir?
Tek sıra halinde ara vererek? Ya da sıra gözetmeksizin komplike şekilde?
Her iki biçimde de gelme ihtimali vardır elbette ama ben bugüne kadar ilk şıktakine pek denk gelmedim. Benim hayatıma dahil olan dertler her zaman komplike olarak üstüste gelmeyi yeğlemişlerdir.
Dert diyorum ama dert olarak görmüyorum hiçbirini. Toplu halde hücuma geçip üstüme çullansalar da farketmez. Çok az yaşanmışlıkla çok fazla tecrübe bir araya gelince, insan anlıyor ki dert gibi görünen hiçbir şey aslında dert değil. Hepsi yaşamın içinde, insana ait, hayata dahil şeyler…

24 Aralık 2011 Cumartesi

Bu Özel Mesajım Sana Neslihan

Gözgöze gelince böyle, hani en derininden bakınca taaa içine... İşte ben göz bebeklerinin en içinde sadece samimiyeti gördüm.  Beni sevdiğini söylerken samimiydi mesela.  Çokca duygulanıp birbirimize sarılırken, sadece iyi ki dostuz diyerek döktüğü gözyaşında samimiydi ya da... Bana bitanem derken ağzıyla değil yüreğiyle söyledi hep...

O benim için; arkamda dururken mutluluğumla mutlu olacak, gözyaşımla ıslanacak, beni hiç yalnız bırakmayacak, başarılarımda destekçim, başarızsızlıklarımda yardımcım ve daima iyiliğimi istediğinden zerre şüphe duymayacağım DOST...

Tek dua'm gönlünden geçen tüm hayaller gerçek olsun, hep gülsün hem de gözbebeklerinin en içiyle.. Rabbim bizi hiç ayırmasın, beni ona onu bana faydalı kılsın, birbirimizin manevi zenginliği olalım.

SENİ ÇOK SEVİYORUM yüreğimle söylüyorum. İyi ki Varsın Doğum Günün Kutlu Olsun Neslihan.......


22 Aralık 2011 Perşembe

Yaşadıklarımdan Değil Yaşayışlarımdan

Öğrendiğim o kadar çok şey var ki bu hayattan…
Öğrendiğim için şükürle dolup, umuda doğduğum o kadar çok şey var ki…
Sabit bir hızla giderken, sanki hep böyle gidecekmiş gibi zannederken, aniden frene basman gerekirken, ya duvara toslamak ya da büyük bir sarsıntıyla durmak gibi bir şey hayat.

21 Aralık 2011 Çarşamba

18.Hafta: İçimdeki Kıpırtılar

Bebek hareketlerinin ikinci hamilelikte daha erken hissedildiği söylenir. Bendeyse bu durum tam tersi oldu, hatta bir ara ben herhalde hiç hissedemeyeceğim bu hareketleri diye korkmaya bile başladım. Neyse ki bu hafta kıpırtılarla yeniden buluştum.
Bir kadının yaşayabileceği mucizelerden biri de, karnında olduğunu bildiği bir bebeğin varlığını kıpırtılarıyla hissedişidir. Kızıma hamileyken yaşadığım ve tadı damağımda kalan bu duyguyu, yeniden yaşayabiliyor olmak bende şükretme arzusu uyandırıyor. Şuan için çok yoğun olmasa da, arada bir gelen sinyallerle zaman zaman unuttuğum hamileliğimi yeniden hatırlıyorum.

20 Aralık 2011 Salı

Kalabalık Aile

Birkaç gündür misafirim var; anneannem ve teyzem. Onlar gelince fark ettim ki, kalabalık ailelerde çocuk büyütmek hakikaten çok kolay.
Kalabalık aile derken, çok kardeşli bir aile de anlaşılabilir. Önemli olan, evde iki kişiden fazla birilerinin olması. Kızım yanına kendi yaşıtı bir çocuk geldiği zamanlarda çok güzel oyalanıyor. Baş başayken yanımdan bir an ayrılmamasına rağmen beni aramıyor bile ve bu benim için elbette ki çok rahatlatıcı oluyor.

17 Aralık 2011 Cumartesi

Şimdi Bana Kaybolan Yıllarımı Verseler

Zümrüt yeşili gözlerinin içinde gizlediği hüzne rağmen çok güzeldi o. Benim olamadığım kadar güzel. Güzel olmak hoştu ama insanın kaderi güzel olsundu ve hatta Allah çirkin şansı versin sözü de boşuna söylenmemişti.
15 yaşındaydı annesini kaybettiğinde… Gencecik bir kızdı, annesine en ihtiyacı olan zamanda onsuzluk en büyük sınavı olmuştu. Babası, annesinin vefatından çok kısa bir süre sonra yeniden evlenmişti. Üvey annesi hiçbir zaman ona kötülük yapmamış olsa da, yıllar sonra yaşı 40’a dayandığında ona; "Babam seninle iyi ki evlenmiş" diyecek kadar samimi olsa da, yüreği paramparça olmuştu. Annesinin yerine babasının yanındaki bir başkasına alışamamıştı, alışamazdı da. Hangi evlat annesinin bir başkasıyla doldurulan yerine dayanabilirdi ki.

16 Aralık 2011 Cuma

Çocuk YAPMAMA Hakkı!

Etrafımda çocuk sahibi olmak için uğraşan arkadaşlarım da var, çocuk sahibi olmayı erken bulanlar da. Özellikle, çocuk sahibi olmak için didinen, dualar eden ama her şeyin hayırlısıdır deyip manevi anlamda kendini teskin edebilen arkadaşlarımın tüm psikolojisini tek cümleyle bozabilen insan(!) çeşidinden bahsetmek istiyorum.
Cidden merak ediyorum, bir insanın çocuğunun olup olmaması niye bir başkasını ilgilendirir?
Herkes illa ki evlenip de aradan 2-3 yıl geçmesine rağmen çocuk sahibi olmadıysa, toplumdaki bu garip tipler tarafından “ Hadi artık çocuk yapmıyor musunuz? Neden hala çocuk yapmıyorsunuz? Bir problem mi var yoksa hala çocuk yapmadınız?” türünden envai çeşit sorulara maruz kalmak zorundadır (!)

15 Aralık 2011 Perşembe

İnanmak; Yanına Tek Kalan Gibi

İçimde susturduklarım var.. Belki de seslerini zorla bastırdıklarım..
Konuşmalarından değil de çığlıklarından korktuklarım var.
Kendime bile itiraf edemediğim eksiklerim var ve hatta fazlalarım.
Oysa korktuklarımdan emin olacak kadar büyük bir güç var kalbimde; inancım.

14 Aralık 2011 Çarşamba

17.Hafta: Yemeğe Selam, Okumaya Devam!

Vakit akşamdan sonraki saatler oluyor ve benim midem hızla kazınmaya başlıyor. Açıyorum buzdolabının kapağını ve uzun uzun bakıyoruz ordaki yiyeceklerle birbirimize. Acaba hangisini yesem de bu açlığı bastırsam diye düşünürken ya kendimi sadece tereyağını alıp kapağı kapatmış ballı-tereyağlı ekmek yaparken ya da buzdolabından nasiplenememiş şekilde nutellalı ekmek hazırlarken buluyorum. Bazı bazı da tost yapıyorum kendime gecenin tam üzeri.

13 Aralık 2011 Salı

Yaşa Değil Başa

Üniversitenin, muhteşem deniz manzaralı bir Kafe’si var. Hele bir sıcak çikolatası var ki harika. Üniversiteye her gelişimde, mutlaka oraya oturur ya kahvaltı ederken, ya da sıcak çikolatamı yudumlarken bir yandan da o an ilham geldiyse bilgisayarımı açıp bir şeyler yazarım. Sanırım yüksek lisans bittiğinde, ben en çok orada geçirdiğim vakitleri özleyeceğim.
Ortam tamamen öğrenci ortamı ve çoğunluk üniversitenin lisans öğrencilerinden oluşuyor. Daha birkaç yıl önce bende onların arasında olmama rağmen bana o kadar uzak geliyorlar ki. Bazen muhabbetlerine kulak misafiri olup gülümsüyorum, bazen duyduklarıma üzülüyorum vs. Sanki ben onlardan çok yaşlıymışım gibi hepsini küçük kardeşim ve hatta yeri geliyor çocuğum yerine koyan bir duygu geliştiriyorum.

12 Aralık 2011 Pazartesi

Bedel Ödemenin Bedeli

İnsan yaptığı hataların bedelini öder mi? Kesinlikle ödediğini düşünüyorum.
Hataların bedeli belki bu dünyada belki de öteki alemde ama mutlaka bir yerde ödenir, ödenmelidir de. Sınanmanın hakkı da bunu gerektirir. Yapılan kötülükler de, haksızlıklar da kimsenin yanına kar kalmaz, kalamaz. Elbette ki, pişmanlık, hatadan dönme ve o hatayı affettirici işlerde bulunup çaba sarf etme müstesna.
Hatada ısrar eden, hata üstüne hata ekleyen ve affedilmek uğruna çabası olmayan, ruhunu temizlemeyen insanların bedel öderken ki hallerine hiç acımıyorum. O insanların hallerine sevinmiyorum ya da yüzlerine gülüp sen bunu hak ettin de demiyorum ama acımıyorum işte acıyamıyorum.

9 Aralık 2011 Cuma

Annelik Tarzım-2

Bu defa bahsedeceğim konu yine beslenmeyle ilişkili bir konu. Daha önce dönem dönem bahsettiğim gece beslenmesi ve biberonla ilgili.
Gece beslenmesinin 6-9 ay civarı bırakılması gerektiğini çünkü o süreçten sonra bebeklerin bizler gibi gece acıkma durumlarının olmadığını öğrenmiştim. Belki hemen 6 ay dolar dolmaz olmasa bile, 9 aya kadar bırakmayı kafama koymuştum. Gözlemlediğim kadarıyla bu, emziren anneler için daha zorlu bir süreç oluyor ancak başaran annelere de şahitlik ettim.

8 Aralık 2011 Perşembe

Ayinesi İştir Kişinin

Etrafıma şöyle bir bakıyorum ve yaptığı işi ciddiye almayanların ne çok olduğunu görüyorum. Oysa insan bir iş yapıyorsa eğer, ne iş olursa olsun hakkını vermeli öyle değil mi?
Bir şeyi yapıyorsan ciddiye alacaksın ve hatta sevmesen bile. Bunu özellikle vurguluyorum çünkü sevmediği işi yapan, aslında çok farklı yetenekleri olduğu halde içinde bulunduğu işin içine girmiş ya da sürüklenmiş kişilerin varlığı da bir gerçek. Yine de, eğer bir işi yapıyorsan o işin tüm sorumluluğu sana aittir. Sevmediği işi yapmak bir insan için gerçekten çok zordur, belki seven birine göre kat kat daha yorucu gelir ama eğer bu yola girildiyse bu sebebin altına dahi sığınılmamalıdır.

7 Aralık 2011 Çarşamba

16.Hafta: Baş Ağrıları

Başım ağrıyor, migrenim var! diyen insanları öyle iyi anlıyorum ki artık. Hayatımda baş ağrısı nedir bilmeyen ben, özellikle anneannemin migrenine çok şahit olmuşumdur. Başını tutup, koltuklara yatışı her gözümün önüne gelişinde aslında onu hiç de anlamamışım diyorum. Meğer bu baş ağrısı denilen şey, ne berbat bir şeymiş.
Benim baş ağrımda ise ayrı bir orjinallik var, kendisi bilinçli baş ağrısı. Dakikasını geçirmeden her akşam saatler 18:00’ı gösterdiğinde saplanıyor başıma. Bu haftayı tamamen bu eziyetle geçirdim yani, çözümünüyse bir türlü bulamadım. Ağrı kesiciyi çok ama çok zorda kalmadıkça almayan ben, eğer ki böyle bir şansım olsa alırdım mutlaka.

6 Aralık 2011 Salı

Uyku Bölünmeleri

Bahsedeceğim bölünme, biyolojideki gibi bölündükçe çoğalan bir olay değil, aksine bölündükçe azalan ve hatta insanda denge bozukluğuna sebep olan bir durum.
Dün gece saat 01:00-02:30-04:00-05.30 olmak üzere kızımın düzenli uyanmalarıyla uykularım kabusa dönüştü. Yan odadan bir ağlama sesi geliyor ve anne zaten o odadan gelen ufacık bir sesle bile çoktan uyanmış oluyor. O sersem kafayla insan yataktan nasıl kalktığını bilemiyor ama büyük bir hızla bebeğin yanına gidip onu uykuya döndürme mücadelesine giriyor.

5 Aralık 2011 Pazartesi

"Bebekler Kime Emanet?"

Bugün internette “Bebekler Kime Emanet?” başlıklı bu yazıya denk geldim. Sosyal medyada ve bloglarda da paylaşımlar olmuş aynı zamanda. Bende mutlaka bahsetmeliyim diye düşündüm. Neden mi?
Konunun en güzel yanı bir baba tarafından dile getirilmiş olması, hem de oldukça bilinçli ve duyarlı bir baba. Toplumumuzda anneler bile bu konuda yeterli bilinç ve duyarlılığa sahip olamazken, bir babanın en başta anne kişisinin büyük bir sorunu olan bu sorunu, kendisine de kaygı edinmiş olması çok duygulandırıcı.

Bırak Birik(me)sin

Yapılacak yığınla iş, okunması gereken makaleler ve hazırlanması gereken sunumlar beni beklerken, ben topu hayata atıyorum ve çok yoğunsun diyorum. Oysa işin iç yüzü tamamen tembellik.
Yapılacak eğlenceli bir aktivite, gezme, tozma olduğu zaman zıp zıplayan ben sıra diğer şeylere gelince bir türlü fırsat bulamıyorum. Durumumun, psikolojik analiz gerektirecek kadar ciddi olduğunu düşünmeye başladım bu sıra.

2 Aralık 2011 Cuma

Kalleşliğe Güç Yetmez!


Çok mu ağır oldu? Hafif olsaydı da anlamı olmazdı.
Bu sözü rahmetli annemden duymuşumdur zaman zaman. O zamanlar ne anlama geldiğini tam olarak kavrayamasam da, şimdi çok iyi anlıyorum ne demek istediğini.
Bir takımın fanatiği olur insan ya da bir sanatçının. Belki daha bir sürü şeyin de fanatiği olur da bir insanın fanatiği olur mu? Bence olur. Mesela ben babamın fanatiğiyim. Fanatik hayranım ona, onun çizdiği yola, dönülmez yollardan dönüşüne, girilmez yollara girişine. Kalleşliğe güç yetmeyişinin en büyük örneğini babam yaşadı önce. 

1 Aralık 2011 Perşembe

Uykuya İsyan

Kızım normal şartlar altında saat 20:30 gibi uyur ama şartlar da bir anormallik göremediğim halde son birkaç gündür saat 20:30 gibi başlayan uyku maceramız saat 22:00 sularına kadar bir çeşit işkenceye dönüşüyor. Dahası, yatağına koyunca kendi kendine uyuyan kızım gitti yerine illa ki odada annesi ya da babasının bulunma zorunluluğunu getiren bir kız geldi.
Uyurken yanında durmayı kabul ediyorum da neden uyumamak için bin dereden su getiriyor onu bir türlü anlamıyorum. Hele dün akşam ki yaşadıklarımız tam bir çileydi.