19 Ekim 2012 Cuma

Saldım Çayıra Ekolü

Çocuk eğitimi, gelişimi, beslenmesi, uyuması gibi konularda okuyup araştırmayı, ekoller peşinde koşmayı çoktan bıraktım, bizdeki ekolün şu sıralar başlığı; Saldım Çayıra. Nasıl bir yöntem bu saldım çayıra derseniz hemen bir özet geçeyim, keza geçenlerde blog yazmaya yeni başladığım zamanlara gidip kızım bebekken uyguladığım uyutma, besleme, eğitme vs. yöntemlerini içeren yazılarımı mizah niyetine okuyup bolca kahkaha attım. Onca şeyi yazıp uygulayan ben miymişim dedim kendime inanamadım. İnanamadım evet çünkü çoğunu hatırlayamıyorum bile. Her hamilelik ve doğumla beraber IQ’mda bir düşüş olduğuna ve aynı zamanda hafızamda bazı şeylerin silindiğine inanıyorum aslında. Anne olmanın bana bir hediyesi unutkanlığımın artmasıdır çok şükür ki Alzheimer derecesinde değil şimdilik, onun için birkaç kez daha hamile kalıp çocuk doğurmam gerekiyor sanırım.

Saldım çayıra metodu harika bir yöntem aslında. Şöyle ki, siz hiçbir şeyi hesaplayıp planlamıyorsunuz her şey kendiliğinden gelişiyor.

İlk olarak çocuğun uyku saatlerine olan takıntıdan kurtulmak gerek. Mesela ben oğlumdan önce kızımı dakik olarak belli ritüeller eşliğinde yatağına koyardım ve uyuyana kadar azmeder kaldırmazdım yatağından. Zaman içinde bu kurala alışmış mum gibi uyuyan, gece uyanmak nedir bilmeyen bir çocuk sahibi olmuştum. Peki şimdi nasılım? Öğlen isteyen uyur istemeyen uyumaz, bir iki denerim baktım olmuyor hiç yormam kendimi akşam erken yatar der salarım çayıra. Zaten bu durumu kasıp kendime dert etme ihtimalim yok çünkü biriyle uğraşırken ötekinin çıkardığı problemlerle baş edebilme imkanım oldukça düşük. Benden bir değil, iki değil, üç ben yeter ancak onlara ve o da mümkün değil. Kızım şükür ki geçmişte güttüğüm metodolojilerin bir sonucu olarak öyle ya da böyle her akşam vakti gelince pek zorlanmadan uyur ama oğlum bir gün 19:30, bir gün 20:00, bir gün 21:00 ve hatta bir gün 22:30 şeklinde değişik uyku saatlerine sahiptir. Kıyafet seçer gibi canı hangi saatte uyumak isterse o saati seçer ve bu konuda tarafımdan tamamen saldım çayıra metodu uygulanmaktadır.

Ne yapayım yani? Yatağına koyup ağlatayım mı? Bu şıkkı geçmişte onaylasam da şuan zaten karşıyım ama hadi onayladım diyelim yine de mümkün değil. Oğlumun kızım uyuduktan sonra ağlama lüksü yok çünkü onu uyandırır. Gözleri fal taşı gibi açılmış bir cingözü uyutmak için hiç karanlık odalarda sessiz ortamlar oluşturup kendimi paralayamam. Evet evet tabi tam olarak bu; paralayamam. Zaten gün boyu iki çocuğun bezinden, beslenmesinden, oyunundan, ağlamasından, sendromundan beynim allak bullak oluyor bir de onun uykusunun derdine düşecek o eskimiş taze anne enerjisini ben nerden bulayım.
Bir diğeri de, beslenmeyle ilgili tüm takıntılardan arınmak. Çocuğu aç ve vitaminden yoksun bırakmak değil kastım elbette ama bugün şunu yedi yarın bunu yesin planları çoktan kalktı rafa. Kızım dünkü çorbayı bugünde yiyebilir ya da o gün yiyebileceği bir yemek yoksa çorba-ekmek ve meyve/kuruyemişle geçebilir. Oğlum bugün meyve suyu içtiyse sebze yemeyebilir ya da yarın hiçbir şey yemeyip sadece emebilir. Ek gıdaya geçiyor diye sistematik bir düzen dahilinde meyve-sebze-yoğurt-muhallebi diye saat hesabı yapacak yaşı ilk çocukla geçtim ben. Bol bol anne sütü alıyor ya hiç acelem yok ve hatta ne yalan söyleyeyim ek gıdaya geçmeye çok da meraklı değilim. Nerde sadece emzirilen çocuk, nerde ne yese diye kara kara düşünülen çocuk. Kızımda yaptığım gibi patates, havuç, kabak, irmik karışımında her bir sebzeyi milimetrik hesaplar dahilinde oranlayarak katmam artık mümkün değil, o sırada tek gözümle çocukları gözetirken diğer gözümle sebzeleri hazırladığım elimin ayarına bağlı olarak değişir her şey.

Oğlum yemeklerin suyundan tadabilir, kaynatılmamış bir suyu içmiş olabilir, ablası tarafından bol bol şaplak yiyebilir, çorapsız durabilir, halıların üzerinde non-steril takılabilir, eline geçen her şeyi ağzına rahatça sokabilir, uyumayabilir, yemeyebilir, dedesi tarafından baş aşağı tutulabilir, altı kirli bekleyebilir, banyodan sonra bebek yağı sürülmeyebilir, 3 gün banyo yapmamış olabilir, ablası öncelikliyken bir süre ağlayabilir, şimdiden lazımlığa oturmak zorunda kalabilir ve ne yazık ki ilgisiz de kalabilir.
Bunlar kızımın onun aylarındayken hiç tecrübe etmediği  şeyler, oğlumunsa şimdiden tam anlamıyla hayat tecrübesi. İkincilerin kaderi bu diyerek üzülmektense, annenin gücü bu kadarına yetiyor buna da şükür demeyi tercih ediyorum. Aç değil açıkta değil, onun da kısmetinde saldım çayıra ekolü varmış, Ferber uygulamayan bir annesi olduğu için şükretsin bence.

Şaka bir yana, tecrübeli anne olmak, tek çocukluyken iki çocuğun birden annesi olmak, doğrularını yanlışlamak ve yanlışlarını doğrulamak, her şeye yetemeyeceğini anlamak ve işte tüm bunlarla beraber her iki çocuğuna da kalbinde nasıl olduğunu bilemediğin kocaman bir aşk beslemek birbirine karışınca benden ortaya bu çıktı. Takıntılarından sıyrılmış, hesapla kitapla çarkı döndüremeyeceğini anlamış, kızının delisiyken bir de oğluna divane olmuş bir anne. Geçmişteki benden tek farkım, öyle ya da böyle geçiyor zaman; ”Olduğu kadar, Olmadığı kader!”
Not: Bu yazıyı yazdıktan sonra dışardan bir göz gibi okudum ve oğluma acıdım ben ama ya;) Bu arada taviz vermediğim iki konu var her iki çocuğumda da. 1. TV izlemek yok. 2. Kitap okumaya grup halinde tam gaz devam.

7 yorum:

GeCe dedi ki...

ben tek çocuk annesiyim ama aynı senin gibiyim, elimden geldiğince dikkat ediyorum ama zamansızlıktan değil tamamen onun keyfi için hiç zorlamıyorum. canı nasıl isterse, ne kadar yerse, ne yapmak isterse öyle.

Adsız dedi ki...

beni anlatmıış olabilirmisin??????

Unknown dedi ki...

İkinci çocuktan sonra hemen hemen tüm anneler aynı oluyor sanırım. Diğer arkadaşlarımda da benzer yazılar okudum...
Belki böylesi daha iyidir , hem anne hem çocuk için...

Unknown dedi ki...

hamileyken okuyordum seni, sonra kaybetmiştim bak bulduğum iyi oldu. aynı beni yazmışsın. benim de 6 yaş bir oğlum ve mart doğumlu bir kızım var. ilkler çok etkilenmesin diye oluyor bence bütün bunlar, ikincilerin kaderi bu saldım çayıra. ama böylesi çok daha güzel çok daha iyi bence, suçluluk duyacak birşey yok diyeyim kendi içimi de rahatlatıyım:)

Rüzgar Kumsal Anne dedi ki...

Iki cocuklu olma hallerini cok icten yazmissin. Bos vaktimde blogundaki tum yazilari okumaya niyetliyim. Cok akici yaziyorsun:)

üç çocuklu dedi ki...

Evet işte bu:)) İkinci çocuktan sonra böyle oluyor genelde. Ben yalnız değilmişim demek ki. Oğluma acıdım demişsin ama bence oğlan daha şanslı bu durumda. Ben de aksine ilk çocuğuma acıyorum. Dilerim kızın da oğlun da bu sistemde daha mutlu yetişirler. Sevgilerimle.

neslinameblog.blogspot.com dedi ki...

Evet vallahi ayni ben beni yazmissin yazinda. Ama aksine ben son care olarak televizyona basvuruyorum mesela pepee benim icin bazen kurtarici olabiliyor bazen degil aslinda herzaman :(