1 Ekim 2012 Pazartesi

12+7

Oğlumun bir hayat felsefesi var. Bebek deyip geçmiyorum ve olduğuna inanıyorum. Yalnız bu felsefeden zaman içinde vazgeçip değiştireceği yönünde umudum var. Şöyle ki; hayat ya anneyi emerken ya da pozitif elektrik aldıklarımın kucağında güzel. İşte bu felsefeden olacak, “koyduğum yerde 5 dakika durmuyor bu bebek” diyengillerdenim. Böyle bebeklere kucakçı da diyorlar ama nedense o sıfat bana itici geliyor. Kucağı seven, insan sıcaklığının düşkünü diyorum ben ona.

Kızımsa tam tersi hiç kucak düşkünü olmadı yani çok şükür olmadı, yoksa nasıl geçerdi hamilelik düşünemiyorum bile. Yalnız son zamanlarda kardeşini sürekli kucakta gördüğünden olacak, "anne beni kucağına av" diyerek o da kucağıma gelmek istiyor. İyi güzel hoş da, bunu özellikle kardeşi kucağımdayken yapıyor oluşu zor çünkü bir tarafımda kardeş, bir tarafımda o olunca, hele bir de hanımefendinin belirlediği koordinatları tek tek gezerken belim ağrımaya başlıyor. Hele ikisinin toplamda 19 kilo civarı olduğunu düşünürsek.

Neden anlattım ben şimdi bunu? İlk anneliğimle ikinci anneliğim arasındaki dağlar kadar farkı göstermek için. İnsan yeni anne olunca daha hamileliğinden başlıyor, çocugu şöyle alıştırmam, böyle şımartmam, kucakçı(!) yapmam, disiplin, kurallar, traccy'ler, ferberler, çok bilmiş, ahkam kesen bir tip oluyor kısaca. Bir de daha sabırsız oluyor, en azından ben öyleydim. İşte kızımı da böyle sistematik kurallar ışığında, binbir hesap kitapla büyüttüm. Derken şimdi o günkü beni hiç ama hiç beğenmiyorum ve hatta bazı yaptıklarımı kınıyorum. Bebek bu en nihayetinde ve ihtiyacı olan tek şey annesinin sevgisi, kokusu, ilgisi. Kendini kucakta mutlu hissedip tatmin olabilir bazıları, bazıları da önüne koyduğun oyuncaklarla bir süre oyalanabilir. Eğer sadece kucakta ve emerken mutluysa, benim oglum gibi sırtı yer görünce yükselen dozda ağlayıp koparıyorsa kıyameti, az buçuk bu ihtiyacının bana getirdiği külfete katlanarak onun bu isteğine katlanmaktan yanayım.

İlk anneliğimdeki ben, bırakayım biraz ağlasın der, bir takım ekollerin peşine takılır giderdim büyük ihtimalle. Şimdiyse tek ekolüm, iç güdülerim. Sonsuza kadar kucağımda kalmayacağını, hatta bir gün ben istesem de uzun süre kucağımda durmayacağını yaşayarak öğrendim. Çocuklarıma talep ettikleri şey benim sıcaklığım, ilgim ve sevgim olduğu sürece sınırsız sabır ve hoşgörülü olmaktan yanayım. Çok şükür ki, çok bunalıp sıkıntılı olduğum durumlarda bile sabırlı olabilen, ses yükseltmeyen bir anneyim.

 

3 yorum:

ÇokBilmiş dedi ki...

Sen her koşulda harika bir annesin bence, çünkü sevgini hissedebilmek mümkün

Nil dedi ki...

Sesimin ayarı yoktur maalesef ama, 4 yaşında olan kızım bazen uykuya dalmakta zorluk çekince hiç düşünmeden kucağımı açabiliyorum ona çoğu zaman. ve çok daha rahat uykuya geçtiğini görebiliyorum.

ayak izleri-sevgi dedi ki...

ilk çocuklarda hep böyle oluyor sanırım.. o yüzden hep sakin olan, mahsun olan, akıllı olan onlar.. ikinci çocuğa daha bir ılımlı yaklaşılıyor.. belki annenin de büyümesinden..ilk çocukta yaptığı hatalardan ders almasından..
ama her koşulda 1 de olsa 5 te olsa hepsi aynı seviliyor ve denge bir şekilde kuruluyor..
sen çok iyi bir annesin, onlar için sadece en iyisini istiyorsun..
her şey rayına oturduğunda iki mucizenin karşısına geçip iyiki yapmışım diyeceksin.. iyiki..