Kızımın beslenmesine önem veriyorum hem de çok. Kendi beslenmemi onu düşündüğümün yarısı kadar düşünmüyorumdur belki. Hele ki artık tükettiğimiz besinlerde yer alan zararlı kimyasal maddelerle ilgili onca haber piyasaya da dolaşırken, kanserojen gıdalar bu kadar gündemdeyken ve bir genetikçi olmama rağmen tamamen karşısında olduğum genetiği değiştirilmiş organizma illeti her yanımızı sarmışken. İnsanlığın kendi kendini yok edeceğine inananlardanım ben. Son yıllarda kanser oranı nasıl bu kadar arttı; elbette ki her yediğimiz, her içtiğimiz bu kadar yapaylaşmışken, havaya karışan kimyasallarla atmosferi gitgide mahvederken hatta giydiklerimize varana kadar bu zararlı maddeler işlemişken aksi düşünülemez. Çok söylenen bir söz ama çok gerçek aslında, nasıl bir dünyaya çocuk getirdik biz? Teknolojinin zararlarını saymıyorum bile.
İşte gerçekler bu kadar ortadayken, insan daha bir titriyor çocuğunun beslenmesine. En azından ona gelecek zararları minimuma indirme çabası bu çünkü sıfıra indirmek zaten bir hayal. Nurefşan ek gıdaya başladığından beri bende bir telaş var. Her haftasonu onun için özel olarak organik bir alışveriş yapılıyor mutlaka. Organik gıdalara da artık güven kalmadığı vs. söylenedursun ben yinede kötünün iyisi deyip vazgeçemem bu organik işinden. İçime hiç sinmiyor normal markette ya da pazarda satılan sebzeler, o bütün boyları birbirine denk olan havuçları gördükçe deli oluyorum. Hele bir de yaz sebzesi olduğu halde kabak, domates vs. alıp bebeğine yedirenler olduğunu duydukça ürperiyorum. Konu bebek olunca üzerine konuşulacak çok şey var aslında. Aldığımız mamalara bile ne kadar güvenebiliyoruz. Sırf daha iyi olduğuna inandığım için, sırf en azından açıklamaları daha inandırıcı geldiği için belki de, en pahalı markanın en iyi olduğu söylenen ürünlerini alıyorum. Dün bir TV kanalında Erkan Topuz’un artık anne sütünde bile kurşun olduğunu açıklamasıyla anladım ki bu işten kurtuluş yok. Her şeyin üstünde ve en değerli gıda olan anne sütünde bile artık varsa bu risk gerisini düşünmek bile istemiyorum. İşte bu karamsar tablonun içinde olabildiğince iyiyi, doğruyu bulmaya çalışıyorum.
Kızıma en emin olduğum yerden alıyorum eti. Buzluğa küçük küçük poşetler halinde stokluyorum artık. Bir de kemik suyu meselesi varmış onu da yeni öğrendim. Şöyle ki kemiğin suyunu buz kalıpları halinde stoklayıp kullandıkça çorbalara atıyormuşuz. Bunu da en kısa zamanda hayata geçireceğim. Gerçi artık etler üzerindeki söylentiler bile yıpratıyor beni.
Durum pek iç açıcı olmasa da, içime en sinen şekliyle beslemeye çalışıyorum bebeğimi. En azından bu işi en az zararla atlatmaya çalışıyorum. Şimdiden böyleyim de ilerde çikolata, şeker, aburcubur tanımaya başlayınca ne yapacağım bakalım. Ben tanıtmasam da bir şekilde etrafından tanımayacak mı ama şimdiden bunu düşünüp beynimi yormak istemiyorum, onu da vakti gelince düşünürüm.
4 yorum:
Gıda teröründen koruya bildiğimiz kadar koruyacağız artık. Abur cubur yaşına gelince geçenlerde kızım cips reklamı gördü, istedi zararlı olduğunu anlattım tıpkı renkli şekerler gibi tamamm dedi ısrar etmedi ne kadarını anladı bilemiyorum ama:))
Kızıma 3 yaşına kadar şeker vermedim.Ama çevreden devamlı vermeye çalıştılar.Gittiğimiz dr lar bile muayene sonunda veriyorlardı.ilgisini çok çekmesin diye verenleri çevirmedim ama ben hiç almadım.zaten eve cips,meşrubat falan almıyoruz.şimdi 7 yaşında,tüm açıklamalarımıza rağmen hep bunları istiyor :(
Hepimiz elimizden geldiği kadar dikkat etmeye çalışıyoruz ama her şey o kadar sağlıksız olmaya başladı ki.
Bizim eve de asitli içecekler özellikle alınmıyor içirmemeye özen gösteriyorum ben de bakalım koruya bildiğimiz kadar korumaya çalışacağız.
Bu arada et suyunu buz kalıplarına doldurmadan önce soğumasını bekleyerek üzerinde biriken yağı toplarsanız daha sağlıklı olur.
Sevgiler..
ballı lokmam sanırım küçükken sorun olmuyor ama büyüyünce buket gibi işimiz zorlaşabilir:(
ikiz annesi verdiğin bilgi için çok teşekkür ederim.
Yorum Gönder