2 Aralık 2011 Cuma

Kalleşliğe Güç Yetmez!


Çok mu ağır oldu? Hafif olsaydı da anlamı olmazdı.
Bu sözü rahmetli annemden duymuşumdur zaman zaman. O zamanlar ne anlama geldiğini tam olarak kavrayamasam da, şimdi çok iyi anlıyorum ne demek istediğini.
Bir takımın fanatiği olur insan ya da bir sanatçının. Belki daha bir sürü şeyin de fanatiği olur da bir insanın fanatiği olur mu? Bence olur. Mesela ben babamın fanatiğiyim. Fanatik hayranım ona, onun çizdiği yola, dönülmez yollardan dönüşüne, girilmez yollara girişine. Kalleşliğe güç yetmeyişinin en büyük örneğini babam yaşadı önce. 
Onca emek, onca çaba, kurulan onca hayal bir kalleşin ihanetiyle kabusa dönüştü babam için. Babam öyle bir noktaya geldi ki, onun yerinde olan birileri köprünün tam ortasına gidip atlamayı yeğleyebilirdi ama o… O köprünün tam ortasından manzara seyretmeyi tercih etti. Ve o kalleşliğin sonucunda kaybettiklerini tek tek kazanma yolunu seçti. Kazandı, kazanıyor ve kazanacak inşallah. Kazanacak çünkü onun gibi insanların kazanmaktan başka yolu yoktur, manzara seyretmenin de bedeli budur.
İşte çok yakınımda yaşanan bu olaya ettiğim tanıklıkla öğrendim ki, kalleş, sahtekar, hilebaz insanlarla ne yaparsan yap baş edemezsin. Çünkü sınırları yoktur onların ve sınırsızlıkla baş etmenin tek yolu da sınırsızlıktır. O yüzden, kalleşlere karşı verilen savaşın manevi kazananı biz olsak da maddi kazanan hep karşı taraf olur.
Dürüst olmayan bir insanla, arkanı döndüğünde yapabileceklerini kestiremediğim bir insanla ve güvenemeyeceğin bir insanla bırak hayatın bir noktasında ortak hareket etmeyi, gördüğün zaman yolunu değiştireceksin. Tehlikelidir böyle insanlar, çizgileri yoktur, değerleri yoktur ve hırsları çoktur.
İşte ben, annelerin evlatlarına ettiği dualarda “Allah seni hep iyilerle karşılaştırsın!” cümlesinin ne kadar derin bir anlamı olduğunu bugün daha iyi görüyorum.
Kalleşlerle baş edilmez ve zaten bu sebepten onlara güç yetmez. Yetmesin de zaten, kalleşlere yetmeyen gücümden gocunmam, aksine gücümü yetiremediğim için şükrederim. Düzenbazlıkla kazanılan sınavlar, oyunlar, yarışlar, paralar vs. bugün zafer çığlıklarıyla kutlansa da yarın sessizliğe gömülmeye mahkumdur çünkü başarı; emek, çaba, yetenek ve inancı gerektirir.
Ne acıdır ki, insan her an ensesinde olan ölümle, tek başına gireceği toprağın arasında gidip gelirken bir “hiç” olduğunun farkına varmamakta direnip durur. Bugün mücadelesini verdiği onca şeyin, içine kalleşliği de kattığı, kişiliğini sattığı onca işin aslında bomboş olduğunu fark etmemek için elinden geleni yapar. Şu Nasrettin Hoca fıkrası ne güzel de anlatır sırrı:
Nasreddin Hoca’ya sormuşlar: “Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.”

Dudak büküp önemsemediklerini görünce sormuş:
“Sen kimsin?”
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasreddin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam...
“Daha sonra?..” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demiş adam.
“Daha daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş:
“Hiç.”

“Daha niye kabarıyorsun be adam, ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: "Hiçlik makamında!”
 Oysa, ne güzeldir kim bilir, ardında hoş bir sada bırakıp gidenlerden olabilmek.

4 yorum:

Unknown dedi ki...

ne güzel demişsin kalleşliğe gücüm yetmesin diye,aynen katılıyorum korkarım bende olmasın bende öyle bir güç.Hayatımda kmseyle bu anlamda mücadele vermem döner giderim çünkü bulamam o gücü kendimde .
Nasreddin hoca yine çıkarıması gerekn dersi vermiş o güzel fıkrasıyla.

pasta köşesi dedi ki...

Çünkü sınırları yoktur onların ve sınırsızlıkla baş etmenin tek yolu da sınırsızlıktır. konu ne bilmiyorum ama bu cümle herşeyin özeti...Gerçektende sınırsız insanlarla baş edemediği için sevinmeli insan..

reny... dedi ki...

''Allah hep iyilerle karşılaştırsın'' bir annenin evladına edebileceği en güzel dualardan biri.. Zira hayatımızı kolaylaştıran da, zorlaştıran da insanlar oluyor..

aysema dedi ki...

Her şeyden önce "insan" olabilmek gerekiyor değil mi?