Fatih Kısaparmak’ın “Bu adam benim babam, sekiz köşe kasketiyle…” şarkısını söyleyip anacağım bir babam olmadı. Benim babam çok ama çok orijinal adam. Benim babam, ortada olmayı hiç sevmedi ve bu yüzdendir ki hiç ortada olmadı. Büyük hayallerin, hayal gerçeklerin peşindeydi hep. Benim babam ya en yukarda oldu ya en dipte ama hiç ortada durmadı. Ortada durup, sakince yaşanacak dingin bir yaşamı tercih etmedi.
En dipteyken, hep buldu kendine basamak yokken bile yukarı çıkmanın bir yolunu. En yukardan şiddetli bir sarsıntıyla aşağı düştüğündeyse inlemek, ağlamak, yakınmak yerine çözüm aradı. Sanki düşen o değilmiş gibi, sanki az önce onca şeyi bir çırpıda kaybetmemiş gibi, daha güçlü attı adımlarını ileri… En ileri…
O’nun yerinde olup Boğaz Köprüsü’nden atlamayı tercih edenlere inat, Boğaz Köprüsü’ndeki manzaranın keyfini sürdü. O hiç köprünün eşiğinde durmadı, en durulası zamanlarda bile. Sakince yürüdü köprünün üstünden ve köprü bittiğinde kendine belirlediği sayılamayacak kadar çok stratejiyle ilerledi hedefe.
Siz hiç vazgeçmeyen bir adam tanıdınız mı? Öyle bir adam ki asla vazgeçmeyen ve vazgeçmek nedir lügattaki anlamını bile bilmeyen. Tek çaresizlik ölümdür dedi hep, eğer bu hayatta alacağın tek bir nefesin bile kalmadıysa çarelerin tükendiği an sadece o andır. Bunu şiar edindi ömrü boyunca, bunu şiar edinmemiz için çırpınıp durdu sadece.
Ben hiç onun ağzından “yeter artık!” diye bir cümle duymadım. Ben hiç onun “bitti” dediğine şahit olmadım.
Siz hiç bütün hatalarıyla, sevaplarıyla, doğrularıyla, yanlışlıklarıyla ama hepsine rağmen pişmanlıklarıyla dimdik bir adam tanıdınız mı? Ben tanıdım. Ben uçurumun kenarında hep eşlik ettim ona. Biliyordum çünkü benim babam uçurumun dibinde bile sadece gökyüzüne bakar ve benim babam sadece umudu taşır yanında. Benim babam hatayı bile gururla taşır, hatasından payına düşeni alıp devam eder yoluna.
Siz hiç eşini kaybedeli birkaç saat olmasına rağmen, ardından yüksek sesle “Yasin” okuyup, gözlerinin içinden acı fışkırırken büyük bir metaneti omuzlarında taşıyan bir adam gördünüz mü?
Siz hiç hayatta en büyük varlığı, en değerlisi olan iki insana bakıp, her bakışta acısını tazeleyen ama sevmekten asla vazgeçmeyen bir adam tanıdınız mı? Her bakışında acısını tazeleyen, her bakışında hüznünü yenileyen ama hayatının vazgeçilmezleri olan iki çift göze bakmak nedir bildiniz mi?
Bana babamı seçme şansı tanınsaydı, hiç düşünmeden babam derdim. Ben babamın en çok bakışlarında hissettiğim duygularını, asla pes etmeyişini, yalnızlığına rağmen kalabalık duruşunu, evlatlarını gerçekten seven halini sevdim. Herkesin kahramanı babası mıdır bilmem ama çoğunun öyledir herhalde. Kahramanımdır babam, hem de tüm doğruları ve tüm yanlışlarıyla.
Yanlışını bile sevebildiğin tek adam babandır aslında, bunu çok sonra öğrendim.
6 yorum:
çok güzel anlatmışsın içim burkuldu yine :(
ne güzel anlatmışsın babanı.gözlemleri yazıya dökmekte bir sanat .
ne mutlu sana o vakit böyle bir babaya sahip olduğun için.
Serapcım, teşekkür ederimm yorumun için. Not olarak, senin bloguna hala yorum bırakamıyorum ve bazı arkadaşlara. Yorum ayarlarınızı anonimlere açık olarak değiştirirseniz en azından adresimi yazıp yorum bırakabilirim.
sezobigo, çok teşekkür ederim canım.
baban da çok şanslı senin gibi bir kızı olduğu için
Çok genç ve yakışıklı bir baban varmış. Allah uzun ve sağlıklı bir ömür versin...
Küçük mucizem, çok teşekkür ederim.
Çokbilmiş, buna da babam teşekkür eder herhalde:)Amin canım hepimize.
Yorum Gönder