11 Şubat 2012 Cumartesi

Nasıl Bir Şeysin Sen Annelik?

Günler öncesinde görmüştüm onun yazısını. Her satırında hıçkırıklara boğulmuştum. Beni böylesi etkileyişinin ve hala da etkisinden çıkamayışımın sebebi sadece benim de bir anne oluşum, benim de onun evladı yaşlarında küçük bir çocuğa sahip oluşum değildi. Beni bu kadar etkileyen, yaşadıklarımdı.

Hani o sadece ama sadece evladını düşünen hali var ya, beni anneliğimden değil evlatlığımdan vurdu. Rahmetli annemin hastalıkla savaştığı günlerde bana gözyaşları içinde, " Ben ölmekten korkmuyorum, korkum sizi dünyada annesiz bırakmak, ben sizinle yaşamak istiyorum" deyişi çınladı kulaklarımda.

Hiç bu kadar sarsılmamıştım ve yaşadıklarımı sanki bir ayna gibi yansıtan, beni böylesi etkileyen birine de rastlamamıştım. Nüks eden bir kanser hastalığının sonucunda o hastanın ve çevresindekilerin etrafında hızla dönen dünyanın nasıl büyük bir sarsıntıyla durduğunu, bunun hem o kişi hem de ailesi için nasıl derin bir acı olduğunu yaşamayan bilemez.

Ah o acil kapısına gidiş yok mu o... Annemin çaresiz bakışlarını ve aslında oradan kurtulmak hatta yok olmak isteyişini gözlerinde okuyuşumu silemem ki hafızamdan. O hastane var ya hani, İstanbul'a Türkiye'nin dört bir yanından akın akın insanların tedavi için geldiği, kimi şanslının yer bulup kiminin aylarca sırada beklemek zorunda kaldığı ünlü üniversite hastanesi... Benim en büyük kâbusum orası oldu annemden sonra. O hastanenin önünden sayılı kez arabayla geçişimde kalbimin hızla çarpışını hiç durduramadım, bir gün yaya olarak kaldırımlarına bassam ki bunu asla yapamam baygınlık geçirmekten korkarım.

Öyle bir hastalık ki kanser, adı bile insanın psikolojisini bozmaya yetecek kadar güçlü. Öyle bir hastalık ki kanser, en umutlu durumlarda bile hastanın ve yakınlarının gözlerine derin bir çaresizlik acısını peşin peşin koyan.

Şimdi Gamze için yapılacak çok şey var ve direk onun için açılan bu siteden tüm bilgilere ulaşılabiliniyor.

Son olarak, sizce O mu ölüme daha yakın ben mi? İkimizde aynı mesafedeyiz aslında, ne o hasta diye yarın öleceğinin garantisi var, ne de  ben sağlıklıyım diye yarın ölmeyeceğimin. O yüzden dilimden düşmeyen dua'mdır; Rabbim ne benim evladımı ne de diğer annelerinkini annesiz bırakmasın.

Annesizlik 25 yaşında bile çok zor bir sınav ve bugün bir misafirlikte 91 yaşında annesi olduğunu öğrendiğim bayanı inanılmaz kıskandım. 40 yıl daha annemle geçecek bir ömür hayal ettim de güzel olurdu kendimce. Ama gerçek planlayıcının bizden daha iyi planları olduğuna ve hızla geçen dünya ömründe de her halimize şükür etmekten başka kazanç olmadığına inancım tam.

Ebediyete ve kaybettiklerine bir gün kavuşacağına olan inanç var ya, işte o insanı ayakta tutuyor. Ölmek insana yaşamak kadar normal geliyor aslında, ah bir de geride birilerini bırakacak olma gerçeği olmasa... Zamansız gidişler olmasa desem... Diyemem çünkü hangi gidiş zamanlı gelir ki insana...

2 yorum:

Unknown dedi ki...

allahın izniyle iyileşecek çok inannıyrum bu kadar içten edilen duların karşılık bulunacağına.
allahım şifa nasip eylesin.

don kişot mu olmalı dedi ki...

ne mutlu ki hürriyet gazetesi yer verdi, tüm Türkiye'ye duyurdu bu güzel annenin sesini.Allah yar ve yardımcısı olsun evladına bağışlasın inşallah dualar onunla.

Sizin de dediğiniz gibi yaşamayan bilmez Allah ta kimselere yaşatmasın ben babamı kaybettim kanserden o nedenle dünyanın durması ne demektir gayet iyi biliyorum .Allah acılarımızı unutturacak acı vermesin mekanları cennet olsun...
sevgiler