7 Ekim 2012 Pazar

İki Gözüm İki Çeşme



Çok oldu efkarlanmayı bırakalı ya da bir türlü efkarlanamayalı demeliyim sanırım. Benim için bir efkarın içinde derin düşüncelere dalmak iç huzuruna vesiledir çünkü. Derin derin düşünüp dünden ve bugünden olan bir şeyler üzerine, içindeki zehri akıtmak gibidir. Gelecek üzerine düşünüp hayaller kurmayı bırakalı çok olduğundan ne zehri olur içimde ne de panzehiri. Belki de bu yüzdendir taş üstüne koyacağım taşların hesabını yapmayışım ve taş hesabıyla hiç uğraşmayışım.

 
İkinci doğumumdan sonra kendimi toparlamam çok zor oldu. Bir türlü söylemeye dilim varmasa da derdimin sebebi hep belliydi. Derdim annesiz bir annelik ve en kalabalık içinde bile yalnız hissedişimdi. Anne insana en çok, o en savunmasız ve muhtaç olduğu bebeklik dönemiyle, annelik döneminde lazımmış. Anne her daim bir ihtiyaç elbette ama yaşadıklarımdan öğrendiğim şey bu.

Öyle cok hayalim var ki benim. Ne geleceğe ne de geçmişe dair. Benim hayallerim diğer hayaller gibi de değil çünkü imkansız. Annemle cocuklarımı bir arada hayal edip, uzun uzun düşündüğüm hayaller.  Çocuklarımın ikinci bir dili de Almanca olacaktı mesela. Daha önce yazmış olmalıyım bir yerlerde, annem Almanya'da büyüyüp eğitim gördüğünden anadili gibiydi Almanca. Çocuklarımla doğdukları andan itibaren Almanca konuşacaktı sadece. Bizim ne hayallerimiz vardı Nurefşan için anacığımla.

Şimdi öyle uzak ki o hayalleri kurduğumuz günler. Olmadı ama olamadı çünkü onun kaderi torunlarıyla bir yazılmadı.

Annem tam bir Fatih Kisaparmak hayranıydı. İlk cıktığı günden beri tüm kasetleri arşivinde ve tüm şarkıları ezberindeydi. Bense pek sevmezdim onu dinlemeyi ve bu yüzden hep değiştirmek isterdim o çalınca. Çocukken konserlerine giderdik hep beraber, annem öyle ıslıklar çalıp coşardı ki hayran olurdum o haline. Babam da caktırmadan kıskanırdı ama engel olmadı hiç onun bu fanatik haline. Şimdi telefonumda koca bir Fatih Kısaparmak arşivi var ve en eski şarkıları bile zihnimde bana annemin anılarını hatırlatıyor. İyi ki diyorum şimdi, iyi ki Fatih Kısaparmak var çünkü o şarkıların her birinde ruhum ayrı yerlerde geziyor.

Ve arşivden bir şarkı çıkıyor, mıhlanıp kalıyorum. Nefesim kesiliyor çünkü çalan şarkı, “Aslan oğlum, güzel kızım...."  diye devam ediyor.  Aman Allah'ım hatırlıyorum, annem bunu eşlik ede ede söylerdi kardeşimle bana ama biz o kadar küçüktük ki anlamıyorduk anlamını.

Şimdi anlıyorum anne. Anlıyorum ve dün değil bugün söylemişsin gibi, görmediğim ama varolduğuna tüm kalbimle inandığım o yerden bize seslenmişsin gibi. Bu şarkıyı bir miras gibi alıyorum ve şu an blog temamı değiştirip çocuklarıma adıyorum. Bir kızın bir oğlun vardı, bir kızım bir oğlum var.

 

4 yorum:

Kuzunun annesi dedi ki...

Gecenin bu saatinde tamda damarıma dokundunuz ben annesiz degilim ama hayaller kurup olmayacagını bile bile sonrada silmek varya işte o çok fena koyar insana heleki bide onların hayalleri varsa yapamadıkları o işte en fenası benimde babam yok aynı şeyler aynı yerler hala gözümde yaş kalbimde sevgisi hatırası bir yıl olmadı ama bir asır gibi büyür o özlem arkası yaslanmak istediginde arkandaki dag kaybolmuşsa :(( Rabbim mekanlarını cennet eylesin yattıkları yerde utandırmasın inşallah :(((

ÇokoPrensin Annesi dedi ki...

Boğazım düğüm düğüm, gözlerim dolu, hiç tanımadığım senin acını en derinlerde hissettim, inan ki yazdıkların sanki ben yaşıyormuşum gibi içimi sızlattı..Belki benzer şeyleri ben de hissediyorum diyedir, bilmiyorum, oğlum ve onu hiç görememiş olan dedesiyle birlikte hiç yaşanmayacak anılar için benim de acım..Kader mi alın yazısı mı neyse bunun adı, hiç adil değil..

AYSUN dedi ki...

AĞLATTIN BENİ...

büşra dedi ki...

Allah seni yavrularına yavrularını sana bağışlasın...