Bu postun başı başka bir alem sonu başka bir alem olabilir ama önemli olan içimden geldiği gibi olmasıdır bence. Bugüne kadar yazdığım en karışık post olduğuysa tek gerçektir.
Kızıma 15 gün geç olsa da bir doğum günü kutlaması yaptım. Aile arasında küçük bir şeydi ama anlamı çok büyüktü. Küçük bir şeyi pek bir abartışım babamın dikkatinden kaçmasa da çok eğlendim ve çok duygulandım. Fotoğraf dünya güzelimin doğum günü pastası ve ben tekrar anladım ki, anı fotoğraflayıp her bakışta sanki o andaymış gibi yaşamak duygusu bambaşka bir şey.
Kızım hala yürümese de ayakta bağımsız olarak durmaya başladı. Aslında bebeklere düzgün bir Türkçeyle konuşulması gerektiğini biliyorum ve buna özen gösteriyorum. Üstelik ben Türkçemizi katleden gruba dahil olsam da. Özellikle saçma sapan kısaltmalarım vardır ve beni yakın çevrem mutlaka anlar. Yıp derim ve anlarlar ki bende bir sıkılmışlık, bıkkınlık söz konusudur. Korki derim ve anlarlar ki bir şey vardır beğenmemişimdir, hoşlanmamışımdır ve o an bana korkunç gelmiştir. Bu gibidir güzel Türkçemin kelimelerinin bendeki ziyan edilmiş hali.
İşte her ne kadar böyle olsam da, kızımın yanında oldukça dikkatli konuşuyorum. Yalnız kendimi düzeltmeliyim çünkü ucundan, köşesinden ona da geçebilir bu hastalık. “Adda” demiyorum gezmeye gidiyoruz diyorum mesela. O ısrarla su isteyince “memme” diye dolaşsa da peşimde, ben su diye diye içiriyorum suyu ona. Ama “durcuk” tek istisnamız bizim ve kızıma durcuk yap kızım dediğim an elleri bağımsız bırakıp duruyor ve ben o haline bitiyorum.
Durcuk tatlı geliyor bana ve kızım durcuktan eller serbest bağımsız duruşu anlıyor hatta bir de bu duruma alkış, bol kıyamet ekliyorum ki her durcuk onun için bir mutluğa dönüşüyor. Tek istisnam olarak kalmasını umuyorum ve bu durcuk kelimesini lügatime ekleyen babacığıma da buradan teşekkür ediyorum. Ben bunu çıkaramazdım, bu kelimeyi böyle uyduramazdım kesinlikle. Bir gün babamı Nurefşan’a durcuk kızım durcuk derken yakaladım ve hemen gaspettim durcuğu.
Bu arada taşınıyorum ve zaten o sebepten uzun süredir post yazamıyorum. Daha mutlu olacağıma inandığım bir yere taşınıyorum ki mesken önemli elbette. Çevre de önemli, sosyal alan da önemli ama kızımın ayağının altında park ve arkadaş edineceği bir ortam olması hepsinden önemli benim için. İnşallah yeni evimde tüm bu önemlilerin karşılığını alacağımı umuyorum.
Bir de taşınmak ne zor bir iş taşınan bilir hele benim gibi taşınmayı bir temizlik, birikmişlerden kurtuluş ve yenilenme olarak görüyorsa. Lakin çevremde sadece bir kişiden başka ki o da benim çok değerli bir dostumdur, başka hiç kimse yardım teklifinde bulunmadı. Üstelik yardım etmekle bir şey kaybetmeyecek olanlar, en azından bebekli bir insanım ne olur ona bakmak konusunda bir destek atan olsaydı. Canım kayınvalidem ve ben onca işin altından kalkmaya çalıştık ve hala devam ediyoruz. Böyle zamanlarda insan içleniyor, alınıyor, değerini anlıyor, gereksiz değerlileri anlıyor, yeniden hayatındaki insanları grupluyor vs. Abartıyorum belki de… ama şuan bu yorgunlukla hissettiğim tek şey bu ve o yüzden twitter’ımdan şöyle bir mesaj yazdım:
“Keşke ıslık çalarak da olsa eşeğimi arasa şu el dediğin zamanlar olur!”
3 yorum:
Öncelikle kolaylıklar diliyorum.
ve güzelliğe nice yıllar diliyorum.
Çok teşekkür ederim:)
Kıza nice yıllara demek istiyorum. Profilinizi okudum ve anneiz için de çok üzüldüğümü belirtmek isterim. Allah kızınıza uzun ömürler versin.
Yorum Gönder