Çok düşündüm hem de çok. Anneliği bu kadar farklı kılan, bu denli mühim yapan şey nedir diye. Severek okuduğum bir blog yazarı çokbilmiş annenin “Annelik kutsal mıdır? Bir kadın neden anne olur?” yazısıydı beni bu yazıyı yazmaya sevkeden. Annelik başka bir şey, her şeyden başka, her şeyin ötesinde ve dünyaca hissedilen bütün duyguların üstünde. Evlat sahibi olmak, bir insanı içinde büyütmek, dünyaya getirmek, yetiştirmek onu, hayatı öğretmek hiçbirşeye benzemeyecek kadar bambaşka. Yılmaz Erdoğan’ın bir şiiri vardı “Sana Bakmak”; her zaman zevkle dinlediğim bir şiir. Anne olmadan önce şiirin sonunda ki “Sana bakmak Allah’a inanmaktır” cümlesi içime öyle bir işlerdi ki bunu hep eşime atfederdim. Ne zaman ki bebeğim oldu ve bir yerlerde bu şiiri tekrar duydum, işte o zaman bu cümle bana bir de yavrumu anlattı. Aslında bugüne kadar bu cümlenin içini tam da dolduramadığımı anne olunca anladım ben. Eş sevgisi başka, anne-baba sevgisi başka, kardeş sevgisi başka ama ah o evlat sevgisi bambaşka. Zaten bundan ötesi de Allah ve peygamber sevgisi olmalı herhalde.
Bir kadın için hayat ikiye ayrılır, hem de en keskin çizgilerle. Hayat hiçbirşeyle bu kadar keskin bölünmez çünkü anne olmak keskin bir geçiştir yaşamın bir başka boyutuna. Annelik büyük bir aşk, büyük bir fedakarlık, büyük bir sorumluluk ve bütün büyüklerin başına “en” getirmekte yerindedir aslında. Anne olduktan sonra artık sen eski sen değilsindir çünkü tüm varlığıyla sana muhtaç bir canlı vardır karşında. Her şeyden önce annenin tenine, annenin kokusuna, annenin canına muhtaç bir bebek. İşte her anne bunun sorumluluğuyla yaşar öncelikle. Anne nasıl olursa olsun hep evladı için yaşıyordu aslında; çalışıyorsa bile onun için çalışıyordur, yaptığı her ne ise ona iyi bir rol model olmaktır amaç. Onun iyi yetişmesi, onun toplum için düzgün bir birey olması için uğraşırken ilk olarak kendinde yaşar bunları anne. Bilir ki örnektir o, evladı onu kopya edecektir ve karakterini annesinin karakteri şekillendirecektir, yaşamını annesi meydana getirecektir. Elbette baba da bu konuda çok önemli bir detay ama anne hep en öndedir.
Bebeğim olduktan sonra, onun nasıl bir birey olmasını arzu ediyorsam ona göre yaşamaya çalışıyorum ben. Anne olmadan önce yapmış olduğum ama evladımda olmasını asla istemediğim bir şeyler varsa yapmıyorum artık onları, tamamlıyorum eksiklerimi. En basitinden kitap okumayı sevmiyor olsaydım, onun için sevdirirdim kendime bu işi. Şuan 7 aylık olmasına rağmen onun yanında her konuştuğum şeye, her kurduğum cümleye dikkat ediyorum mesela. Sağlığıma önem veriyorum, daha dikkatli yaşıyorum hayatı. “An”ı onun için harcıyorum, benim için ( bu mutlaka onun içindir aynı zamanda) gerekli olmayan her boş zamanı onun yanında geçiriyorum. Onun sağlıklı ve en kaliteli şekilde gelişmesi için emek harcıyorum, ona adıyorum zamanı. Üstelik bundan oldukça keyif alıyorum, O’nsuz geçen zamanlarda onu düşünüyorum, ne yapıyordur şimdi diyorum, yemiş midir yemeğini acaba altını kirletmiş midir, iyi midir, mutlu mudur diye detayına kadar düşünüyorum. Bunları iç güdüsel olarak yapıyorum ben aksi imkansız benim için. Aksi olamaz çünkü annelikle hayatım boyut değiştirdi çoktan.
Yeryüzünde hiçbir insan hiçbir insanı bir annenin evladını düşündüğü kadar düşünemez ve bir annenin evladı için kendini düşündüğü kadar da düşünemez. Rahmetli annem hastayken ölmekten değil ama kardeşim ve beni bırakmaktan korktuğunu söylerdi. Bizi bu dünyada onun kadar hiç kimsenin düşünemeyeceğini de… haklıydı. Ben bu dünyada en büyük sevenimi kaybetmişlerdenim o yüzden.
İşte cennet annelerin ayakları altındadır çünkü annelik bir insan için hayatını adamaktır. Annelik kendinden bir başkası için vazgeçmek, canını O’nun için feda edebilecek kadar ama canını O’nun için feda edemeyecek kadar sevmektir.
Biraz fazla genelledim sanırım çünkü evladını hiç de düşünmeyen, sokağa atan, döven hatta öldürebilen annecik(?)ler de var ama benim annelikten anladığım bu, benim annelik anlayışım bu.
1 yorum:
Adımı gördüm, çok gururlandım :) Teşekkür ederim.
Ben de artık tüm aşk şarkılarında kızımı düşünüyorum; daha anlamlı geliyor sözleri bana.
Ama sen henüz aşkının baharındasın ve bu hislerinin bilimsel açıklamaları da var. Bebeğin 1 yaşını geçsin, daha sonra tekrar konuşalım :) Sevgin azalmıyor ama kendini feda etme duygusu azalmaya başlıyor. Ego duvarların yavaş yavaş kapanmaya başlıyor. Şimdi yazmayayım buraya uzun uzun; bu konuda düşünüyorum, bir yazı yazacağım bloguma...
Yorum Gönder