30 Nisan 2012 Pazartesi

Sınanmak da Güzel

Her şeyde bir hayır vardır, çok doğru çok. Oğlum anne karnında mikrop kapmış ve erken doğumun sebebi de buymuş. Annede herhangi bir belirti, sikayet olmasa da bu tip durumlar yaşanıyormuş. Üstelik eğer bebek anne karnında kalsa çok ciddi hayatı tehlikeye girebiliyormuş.

Eğer o gün kontrolüm olmasaydı, muhtemelen o sancıları ciddiye alıp doktora gıtmezdim cünkü düşündükçe o günden iki gün öncesinde başladığını ve hareketlilikten pek de farkına varmadığımı anladım. O gün bile ciddi şekilde girmemiştim NST'ye ve sonuç beni epey şaşırtmıştı. Doktorumun durdurma çabalarına rağmen sancılar durmayınca da doğumu yapmak şart oldu. İyi ki doktorumu dinleyip hızla doğumu gerçekleştirmişiz çünkü her geçen zaman aleyhimize isliyormuş.

Benim minik prensim, kırmızı yanaklım çok tatlı bir şey. Günde iki kez maviler içinde kucağıma geliyor ve emziriyorum. Hala küvezde çünkü antibiyotik tedavisi hastanede tamamlanmadan cıkarmıyorlar. Yeter ki iyi olsun da çıkarmasınlar diyorum şimdi. Oksijen sorunumuzu atlattık çok şükür. Suan antibiyotik tedavisi olmasa kucağımda olacaktı. Gram negatif bakteri çıktığı için 21 günlük antibiyotik tedavisi uygulanıyor. Yani yaklaşık 12 günlük bir süremiz daha var.

Ben hep sükrediyorum bu sıra. Beterin beteri var ve çok şükür başka problemi yok bebeğimin. Hem zaten hayat hep dört dörtlük mükemmel olsa olmazdı, sınav olmazdı o zaman. Sınanmak da güzel, hatırlandığının göstergesi...
Bu e-posta, Turkcell BlackBerry ile gönderilmiştir.

24 Nisan 2012 Salı

Yoğun Bakım Günleri

Zor bir sınavdan geçiyoruz ailece. Kucağıma almak için çok dua ettiğim oğlum küveze girmek zorunda kaldı. Nefes alış verişlerinde problem olduğu farkedilince riske girilmemiş ve hemen yoğun bakıma alınmış. Sabaha karşı da ateşi inatçı şekilde yükselince zatüre başlangıcı olduğu anlaşılıp antibiyotik tedavisi başlanmış.

Doktorum anne karnında geçirdiği bir enfeksiyondan kaynaklı olabileceğini ve hatta erken doğuma da bunun yol açtığını söyledi. Bende gözle görülür bir problem yoktu son güne kadar ama son 2 haftada olan gizli bir enfeksiyon bu durumu tetiklemiş olabilirmiş.

Doğumun hemen ardından büyük bir heyecanla acaba yanıma gelecek mi diye gözüm kapıda beklerken yoğun bakım haberini almak çok üzdü beni. Yalnız kendimi asla bırakmamam gerekiyordu çünkü artık bana ihtiyacı olan iki bebeğim vardı. Hele ki sütüme normalden çok daha fazla ihtiyacı olacak bir bebeğim var artık.

Bugün yoğun bakımda 5. gün. Her gün sabah akşam ziyaret saatlerinde yanındayım oğlumun. Ona dokunuyorum, okşuyorum, konuşuyorum. Şuan iyi yönde ilerliyoruz çok şükür, doktorumuz ortalama 2 haftalık bir süreç olacağını söylemişti baştan.

Sabırla bekliyorum...
Bu e-posta, Turkcell BlackBerry ile gönderilmiştir.

20 Nisan 2012 Cuma

35+4: Oğlum Doğdu

Bugün saat 14:50 itibarıyla oğlumun doğumu normal doğumla gerçekleşti. 2700 gr. doğdu ama nefes problemi sebebiyle kuvöze konmak zorunda kaldı. Onu kollarıma alamadığım için biraz ağladım ama hemen toparladım. Bu arada bence dünyanın en yakışıklısı, aşık oldum. Bu sevgi bambaşka, her çocuğun sevgisi başka.
Bu e-posta, Turkcell BlackBerry ile gönderilmiştir.

19 Nisan 2012 Perşembe

35+3: Bebeğim Gelmek İstiyor

Dün gece bütün çabalara rağmen sancılarım durmadı. Aldığım sancı önleyici ilaçlar inanılmaz yan etki yaptı ve son aldıklarımı vücudum kabul etmedi bile.

Sabah doktorum geldi ve artık sancıları durduramadığımıza göre akışına bırakacağımızı söyledi. Oğlunuz aceleci çıktı gelmek istiyor dedi. Düzenli aralıklarla gelen sancılarım ve açılmayla şu an doğum eylemim başlamış bulunmakta.

Herhangi bir aksilik olmazsa gece gelmesi bekleniyor. Şimdi herkesten dua bekliyorum ki oğlumun yoğun bakıma ihtiyacı olmasın.

Çok karışık duygular içindeyim. Bir yanım mutluluk bir yanım hüzün. Bu kadar erken olması hep bir soru işareti ama yapacak bir şey yok, her şeyin hayırlısı.
Bu e-posta, Turkcell BlackBerry ile gönderilmiştir.

18 Nisan 2012 Çarşamba

35+2: Erken Doğum Riski

Dün düzensiz sancılarım vardı ama normal olduğunu düşündüm. Bugün de rutin doktor kontrolüm vardı ama sancılarım epey artmıştı yalnız şiddeti değil sayısı.

İstanbul'da çıkan fırtına sebebiyle tam köprüye girmek üzereyken köprü trafiğe kapandı ve nerdeyse yarım saat bekledik. Bu arada eşimle köprüde doğururmuşum diye dalga bile geçtik. Hastaneye ulaşır ulaşmaz NST'ye girdim ve 5 dakikada bir gelen ama şiddeti çok yüksek olmayan düzenli kasılmalarla yüzleştim.

Ağladım... Evet önce ağladım çünkü bu kadar da erken risk beklemiyordum. Kızım da yanımızdaydı, onu bırakmaya gerek bile görmemiştim. Doktorum hemen yatışımı yapıp sancıları engellemek için ilaç vereceğini ve bu gece hastanede kalacağımı söyledi. Bir de bebeğimin ciğer gelişimi için iğne yapıldı. Tüm bunlar bir anda olurken ben kızımı düşünüyordum. Babasıyla eve gönderdim onu, babaannesiyle halası bu gece onunla kalacak. O giderken anne diyerek gel gel yaptı bana, anlayamadı yavrum ne olduğunu ve o kadar kötü oldum ki. Oysa niye kötü oluyorum, evladımdan başka sebeple ayrı kalmayım da bu da dert mi.

Şimdi hastaneden yazıyorum, sancılar epey azaldı ama artık potaya girmiş bulunuyorum. Doğumdan değil, bebeğimin sağlıkla gelmesi için endişem. Çok şükür ki önden gitmesi işe yaradı ve 2.900 gr. 49 cm. görünüyor. Herşeyin hayırlısı, dualarınızı bekliyorum.
Bu e-posta, Turkcell BlackBerry ile gönderilmiştir.

17 Nisan 2012 Salı

35.Hafta: Hazırlıklar ve Anılar

Hazırlıklar tam gaz devam etti bu hafta. Hastane çantasını tam olarak hazırladım artık. İçeriğiyle ilgili bilgi vermeme gerek yok sanırım çünkü şu an her yerde bu konuda yığınla bilgi var. Zaten çok abartmadım, daha önce de aynı hastanede doğum yaptığım için pek çok şeyi sağladıklarını biliyorum. Gerçi şuan için hiç trafiksiz en az 1 saat uzaklıkta olan hastaneye nasıl, ne şartlarda gideceğimizi heyecanla düşünmeye başladık.

Doğumun başlayışı da herkese göre farklılık gösteren bir konu. İlk doğumumda 40 haftayı doldurduk ve 3 gün sonraki  kontrol muayenemde yol boyunca hafif hafif yoklayan şeyin sancılar olduğu ortaya çıktı. Doktoruma, ben gideyim daha yeni başladı hemen doğmaz gibi garip bir cümle kurduysam da (cümlenin garipliği evimin hastaneye olan uzaklık mesafesinde, nereye gideceğim nerden geleceğim) o hemen odaya almak istedi beni. Yatışım yapıldı, NST'ler dışında yatmadan sürekli gezerek rahat geçirdim sancı evresini. 8 saat sonra da kızımı aldım kucağıma.

15 Nisan 2012 Pazar

Restoranda Mimlendik

Kızım bugün restoranda yemek yerken ayakkabılarıyla koltuğun üzerine çıktı ve bizde babasıyla ayakkabılarla koltuğun üzerine basılmayacağını söyleyip, etraftaki diğer çocukları da örnek gösterip oturması gerektiğini söyledik. Bizimki inat edince babası sadece şu cümleyi kurdu: “ Kızım o zaman ayakkabılarını çıkaralım mı?”. Ne olduysa o an oldu, bizim kız öyle bir çığlık atıp ağladı ki babasıyla tam bir şok yaşadık.

11 Nisan 2012 Çarşamba

Derdim İki Çocuk Annesi Olmak

Sevgili blogum, okuyanlarım, şöyle bir bakanlarım; bu sıra halet-i ruhiyem pek bir vahim durumda aslında. Hani ben bir ara, yaşama dair falan yazılar yazardım. Kendimce felsefe yapardım, insanlara takardım, olayları süzerdim ve hatta arada depresif takılırdım falan. İşte artık benim bunlara hiç vaktim yok çünkü daha önemli meselelerim var.

Bu blogun adından da anlaşılacağı gibi kızıma deli bir anneyim ben ve şimdi bir de oğlum olacak nasipse. Bu blogun kızına deli, oğlunu dışlamış isim haline bir çözüm buldum ve çok yakında açıklayacağım da şuan mevzu bu değil. Ben iki çocuklu, iki küçük çocuklu, iki bebekli bir anne olmanın eşiğindeyim. Vakit daraldı, zaman yaklaştı ve her nasıl olduysa eteklerim tutuştu. Hani o pozitif, çıtı pıtı hallerim var ya onların yanına endişeler eklendi.

10 Nisan 2012 Salı

Meraklı Minik; Bu Bir Mesaj Mı?

Nurefşan kitaplarla yeni yeni barışıyor ya da annesi bu kitap okuma işini yeni yeni kıvırıyor desem daha doğru sanırım.

İlk zamanlar kitaplar hiç umurunda değildi hatta ben açınca o kapatır başka şeylerle ilgilenirdi . Sonradan anladım ki, sorun onda değil bende. Kitabı açıp, orada yazan cümleleri çocuğa okuyup anlatmaya kalkarsan sıkılırmış yani en azından benimki öyle. Artık kitabı açınca, oradaki resimlerle ilgili konuşuyorum uzun uzun. Resimdekileri hayatımızın içinde aşina olduğu şeylerle bağdaştırıyorum, kitabı ben yeni baştan yazıyorum.

Kitabın resimlerine bak ama kendin yaz yöntemim epey işe yaradı çünkü artık benim kız eline kitap alıp yanıma gelir oldu, hatta kendi açıp bakar oldu.

9 Nisan 2012 Pazartesi

34.Hafta: Gebe Sendromu

Çok mutluyum, çok üzgünüm, çok sinirliyim ya da şimdi gülüyorum ama az sonra ağlıyorum. Aklımdan bazen öyle şeyler geçiyor ki, bunları ben mi düşünüyorum diyorum hatta bazen aklımdan epey bir yazıyorum. Bu halimle karşılaşanlarsa verdikleri tepki açısından ikiye ayrılıyor; biri hamile bu kız, hormon mormon denge kalmadı tabi hem doğum da yakın anlamaya çalışalım diyor, diğeri hamile bu kız, hormon mormon denge kalmadı tabi hem doğum da yakın fazla ciddiye almayalım diyor. Benzer gibi görünse de ikinci gruptakilere öyle bir sinir oluyorum ki bazen, yüzlerini görmek bile istemiyorum.

Aslında ben artık normale dönmek istiyorum. Bu duygusal karmaşıklıklar, aşırı uyku hali, yorgunluk, ağrılar sızılar bitsin de bende eskisi gibi normal olayım diyorum. Bebek doğduktan sonra günde 3 saat uykuyla ayakta durmaya razıyım yeter ki normalize olayım artık.

5 Nisan 2012 Perşembe

Müziğe Dokunduk

Gezmeyi, tozmayı ve aktiviteyi seven biri olarak, anneliğimde bundan farklı düşünülemez zaten. Kızımı her fırsatta bir yerlere götürüp sosyalleşmesine olanak sağladım bugüne kadar. Artık büyüyüp, ikili ilişkileri ve çevreyle olan iletişimi arttığı için daha da mutluyum. Bundan sonra onun sosyalleşmesi ve gelişimini destekleyici aktiviteler için kalabalık ortamlarda bulunmamız da sorun teşkil etmemeye başlayacak.

Sinemayı severim ve fırsat buldukça da gitmeye çalışırım, her ne kadar anne olduktan sonra sinemaya gitmişliğim bir elin parmaklarını geçmese de. Yalnız çocuklarımla gideceğim yerler arasında sinema pek olmayacak diye düşünüyorum. Zaten TV konusunda fazla takıntılı bir anneyim ve sinemada çocuklar için olan pek çok çizgi filmde zararlı unsurların da olduğunu düşünüyorum. Çocuklarımın çizgi karakterlere takıntılı çocuklar olması en son isteyeceğim şey ve inşallah da olmazlar. İşte bu yüzden bizim en yoğun aktivitemiz tiyatrolar olacak ve sanırım çocuk tiyatrolarıyla ilgili sık sık araştırma yapan, inceleyen, gezen bir anne olacağım. Bu benim için ciddi bir heves aynı zamanda.

4 Nisan 2012 Çarşamba

Baba Out; Anne In

Bir zamanlar hep şikayet eder dururdum ki çok da eski zamanlar değil, kızımın anne demeyişinden ve baba kelimesini dilinden düşürmeyişinden. O kadar babacıydı ki, babasıyla beraber dışardan eve geldiğimizde hemen ona koşar, ona sarılırdı. Kapıları baba baba baba..... diyerek açardı. Hatta ben geldiğimde beni bir kenara itip arkamda babasını aradığı çok olmuştur. Bense hep hüzünlenirdim, bu kız hiç anne demeyecek mi, beni aramayacak mı derdim. Babasını anne zannediyor herhalde diye düşünürdüm.

Gece uykularını bazen benimle çoğunlukla babayla uyurdu ve bu da benim işime gelirdi. Geceleri uyanırsa babası yanına gidince sakinleşirdi hatta eğer diş, hastalık vs. sıkıntılı günlerinde ben tek başıma değil de babasıyla gittiysem yanına onu isterdi. Kısaca tam bir baba aşığı, dilinde baba, hareketlerinde baba, her şeyi babaydı ve ben hep ikinci sınıf muamele görürdüm. Beni de severdi, sarılıp öperdi ama babaya hep öncelik hep torpil vardı. İçten içe kıskanıp dert ederdim ve hatta anne demesinden bile kesmiştim ümidi. Ta ki, o gün anne diyene kadar.

2 Nisan 2012 Pazartesi

33.Hafta: İyi Gidiyoruz

Bu haftanın da bitişi itibariyle evdeyim artık. Planlar tutmadı her zamanki gibi. Okulda deneylerimin büyük kısmı bitti ama çok küçük bir eksik kaldı ve onun da malzeme siparişi verildi. Malzemenin gelmesi 20 gün, eğer vaktinde gelirse en fazla 1 haftalık daha işim var. Yalnız bu demek olur ki, 37. haftadan sonra çalışacağım. Kısaca şuan bilemiyorum önümüzdeki günler ne gösterir, tek bildiğim bir dönem uzarsa da uzasın yeter ki her şey temiz olsun.