30 Ocak 2012 Pazartesi

Anne Dediğin Böyle de Dinlenir

Bu satırları bir AVM’nin restoran bölümünde oturmuş, keyifle bir şeyler yiyen ki bu şeyler de bugüne özel olarak epey sağlıksız şeyler, aynı zamanda bilgisayarını açmış bloga bir şeyler yazmanın tadını çıkaran, kendiyle baş başa, çokça özgür hisseden bir anne yazıyor. Bu arada ben yazı yazarım bir de onu bloga gönderirim düşüncesiyle danışmadan internet şifresini isterken bu işten aldığı keyif hat safhaya çıkmış bir anne.
Bugün okula gitmem gerekiyordu hatta gitmem elzem bir durumdu. Kayınvalidem dün geceden gelmişti bize sırf bu yüzden. Sabah uyandığımda ortalığı kaplayan beyaz örtüyü görünce şaşırmadım çünkü bu havanın geleceğini haberlerden olmasa da etrafımdakilerden duyuyordum. Eşimle önce arabayla çıkmayı denedik ama daha sitenin içinde bu fikrin pek de iyi bir fikir olmadığını düşünüp vazgeçtik. Eşim daha sonra biraz vakit geçirip gitti ama ben cesaret edemedim. Özellikle üniversitenin olduğu bölgeden hiç iyi haberler gelmiyordu, bu hamile halimle oralarda mahsur kalmaktan, bir de bir yerlerde düşüp kalkmaktan korktum.

26 Ocak 2012 Perşembe

Ağlıyorum Çok Şükür


“Ağlamayı ibadet sayan bir medeniyetin çocuklarıyız biz çünkü ağlamak Hakk’a tevazu göstermenin şiddet halidir.” İskender Pala / Dört Güzeller
Bu sıralar kitap okumaya fena halde sarmış biri olarak özellikle İskender Pala ve Nazan Bekiroğlu kitaplarına mimlendim. Çocuk olduktan sonra kendimi özellikle kitap okuma olayından epey uzak tutmuşum, hep bunca yoğunluk arasında nasıl kitap okurum, nasıl yetiştiririm bir de onu bahanesine sığınmışım. Ama şimdi gördüm ki bunlar kendi adıma gerçekten birer bahaneymiş ve ben her türlü yoğunluğa rağmen hala 3 günde 500 sayfa kitap okuma kapasitesine sahipmişim. Hala o eski günlerdeki gibi bir kitabı büyük bir zevkle okuyup, her bulduğum boşlukta içine atıyormuşum kendimi.
Hani hiç bitmese bu kitap keşke duygusu vardır ya, şimdi bende bu duygu tam tersi. Kitap ne kadar harika olursa olsun, bitireyim ben bu kitabı, alacağımı alayım ve sıradaki kitaba geçeyim bir an önce heyecanındayım.

25 Ocak 2012 Çarşamba

23.Hafta: Yorgun ve Uykulu

Bazı hamileler uyuyamamaktan şikayet ederler ama bende durum tam tersi. Genel olarak da uykuyu seven biri olduğumdandır belki, bu sıra sürekli uyukluyorum. Bu yüzden, kızımla sabah erken kalktıysam mutlaka öğlen o uyurken bende uyuyorum. Bu durumda ev temizliği biraz geri plana düşse de, uykum her şeyden önemli.
Şimdiden ağırlaşmaya başladım, geçen hafta sonu nişan için bir kereye mahsus topuklu ayakkabı giyeyim dedim ama o bile zorladı beni. Çok hızlı yürüyünce hemen yoruluyorum, normal yürüyüşte bile belli bir süre sonra dinlenme ihtiyacı duyuyorum. Kızımın yürüyüşüne ayak uydurup çok yavaş yürüyünce de başıma ağrılar giriyor. Kısaca, her halükarda fazla yürümek beni zorluyor.

23 Ocak 2012 Pazartesi

Hiç Değişmeyeceğim

Görümcemin nişanı vardı hafta sonu ve ben her zamanki takıntılarımdan hiçbir şey kaybetmediğimi yeniden anladım. Daha nişandan birkaç gün önce, saat 19:00’da başlayıp gece yarısına kadar sürecek olan nişanda kızımın nasıl o saate kadar dayanacağını düşünüp durdum.
Kızım saat 20:00-21:00 civarı uyuyor genellikle. Eğer o günkü uyku düzeninde bir değişme olmadıysa ya da bir sıkıntı yoksa sistemimiz böyle. Eğer ki uyku saati biraz kayarsa yavaş yavaş cozutup, uykusuzluktan sıkıntılı bir hal alıyor.
Yalnızca bir gececik olsun, bu çileyi çekelim demeliydim belki de ama diyemedim. Diyemiyorum daha doğrusu. Kendimi ne kadar zorlasam da, kızımın uyumadığı uyku içime dert olup çıkıyor her zaman ve ben 18 aylık annelik hayatımda bunu bir türlü aşamadım.

20 Ocak 2012 Cuma

Merhamet Önderleri

Çevremde gençler görüyorum, yaşı benden küçük, benimle yaşıt ya da benden büyük ama hepsi bekar gençler. Çoğu ne üzücü ki, ailesinin ne kadar değerli olduğunun bilincinde bile değil. Anne ve babasının sadece ama sadece var olmasının bile ne büyük bir kıymet olduğunun farkında değil.
İnsan evlendikten sonra daha bir anlıyor sanki ailesinin önemini. Anne-baba her zaman sevilir elbette ama onların varlığının manevi huzuru, o varlıkta güç bulmanın inanılmaz hafifliği sarıyor insanı ve onları kaybetme korkusu işliyor içine.

18 Ocak 2012 Çarşamba

22.Hafta: Biraz Reflü, Biraz da Giyim Derdinde

Şimdi ben hamileyim ya, her türlü hamilelikle alakalı olayı yaşamam lazım yoksa bünyem rahat etmez. Nerden çıktı bir anda, pek de başıma gelen bir şey değildi ama son birkaç gündür reflüden sıkıntılıyım. Sürekli bunu çekenlere sabır diliyorum çünkü çok zorlayıcı bir şey.
Bu olay bende, hafta içi kayınvalidemde bayanlar için düzenlenen özel bir günde yediğim onca hamur işi, tatlı, pasta, börek sonucu meydana geldi. O gün bugündür de çekiyorum. Yine de yediklerimden pişman değilim, hepsi harikaydı. Ben zaten hamileyken çoğunlukla hamur işi ve tatlıya düşerim, başıma gelen tüm kilolarda bu sebepten gelir. Hak ediyorum.

17 Ocak 2012 Salı

Karışığım(!)

Bu sıra final dönemimde olduğum için biraz yoğundum ve bugün son sınavımı da verdim. Evet yüksek lisans hayatımın son sınavıydı bugün ve ders sorumluluğum bitmiş oldu. Şimdi tamamlamam gereken bir tez ve hazırlamam gereken savunma var. Onu da ikinci bebiş gelmeden halledebilirsem haklı bir gurur yaşayacağım.  
Zaman zaman bunalıp keşke hiç kalkışmasaydım ben bu işe dedimse de, şimdi iyi ki başlamışım diyorum. İçimde çelişkiler yumağı var ve beni bu hale getiren ben miyim yoksa anneliğim mi anlayamıyorum.
Ev hayatı hiçbir zaman bana göre olmadı mesela. Hiç sevmem ev işi yapmayı, evdeki tüm işler benim için gerçekten iştir ve pratik olarak halledebilmenin yollarını ararım hep. O yüzden düzenli silinen camlarım, her gün tozunu aldığım vitrinlerim olamadı. Mutfak temizlemek ve evi süpürmek en rutin ev işimdir ve gerisi hep teferruat olmuştur benim için.

13 Ocak 2012 Cuma

Kreş Ekenin Ne Biçeceği Olsa Keşke Mesele

Az sonra bahsedeceğim her şeyi duyduğum anda kanım donmuşken, bir de buraya yazmak benim için çok zor olacak. Ancak gözümüzü kapayıp, kulağımızı tıkayamayacağımız kadar büyük bir problem bu!
Süt kızımın annesi Çocuk Gelişimi mezunu ve geçenlerde gördüğü ilan sonucu bir kreşe başvuruda bulunmuş. Burası kreş ve anaokulu olan, iki adet villadan oluşan, oldukça kaliteli ve ücreti dolgun, adı duyulmuş bir yer. Görüşmeye çağırmışlar ve 2-3 yaş grubuna öğretmen olarak başlayabileceğini söylemişler. Bu arada kendi kızını da bu gruba dahil edebileceğini, böylece kızını da bırakmak zorunda kalmayacağını öğrenince bundan iyisi daha ne olabilir diye düşünmeden edemedik.

12 Ocak 2012 Perşembe

Büyü Bozulmasın

Güzel olan, iyi giden her şeyin bir büyüsü var sanki. Dokunulmadığı sürece, saf kalabildiği kadar o güzellikte ve o iyilikte devam ediyor her şey. Ta ki bir insan eli, bir insan gözü ilişene kadar.
Hiç kimsenin bilmediği, üzerinde fazla konuşulmamış, saklanmasa da aşikar edilmemiş her ne varsa yolunda gider. Mesela, var olan bir proje ya da yapılacak bir iş, eyleme dönüşmüş hayaller ve sağlık, sıhhat, huzur, aşk, para..
Anladım ki, kendinle ilgili, hayatınla ilgili hiç kimseye konuşmayacaksın. Sorana ne kadar iyi olsan da, orta halli yuvarlanıp gidiyoruz açılımdan bir iki cümleyle geçiştireceksin halini ve vaktini. Fazla da göstermeyeceksin yaptığını ettiğini ve en azından bitene kadar, bir şeyleri tamamlayana kadar sükûneti koruyacaksın.

10 Ocak 2012 Salı

21. Hafta: Enerjik Bebek

Bu yazının her satırını gözlerinden sevgi fışkıran bir anne yazıyor. Karnında tam olarak akıl erdiremediğin şekilde var olan, oluşumuyla ilgili bütün bilimsel ve mantıklı açıklamalara rağmen hep zihninde bir yanı eksik kalan, bir canlıyı içinde büyütmek ve onun insan oluşuna tanık olmak nasıl bir şey böyle…
Dün yeniden gördüm bebeğimi, hele ki o 3 boyutlu ultrasonografide eli ayağı hiç durmayan, bize bakıp gülen, gözlerini kısan, elini başının altına koyup keyif çatan hallerine tanık oldukça bir kez daha yaratılmanın ne muhteşem bir şey olduğuna şahitlik ettim. 28 cm. boyunda, 500 gramlık yakışıklı bana içimden gülümserken işte mutluluk tam olarak bu dedim.
Etrafta önce kız denip sonra erkek olduğu anlaşılan ya da tam tersi durumlara tanık olduğum için, doktoruma “iyice bakın hala erkek mi” diye sordum. O da kanıtlarıyla beraber yeniden göstererek %101 erkek emin olabilirsiniz dedi.

6 Ocak 2012 Cuma

Yakalanan Huzurun Vay Haline

Hep bir yarına umutla bakma, huzuru ötelerde arama, mutluluğu erteleme savaşı…
“An”ın içinde yaşadıklarını hiç düşünmeden geleceğe ümitler biriktirme yarışı…
Oysa hayat hep “şu an”dan ibaret değil mi ki, neden her içinde bulunduğun “an”ı, belki de tek gerçek olanı yitirme telaşı.
Hepimizin yok mu ötelediğimiz hesapları, şunu şuna katma, bunu bundan çıkarma ve yerli yerine koyma planları. Anladım ki, insan kendisinin nasıl mutlu olacağıyla ilgili maddi kaygılar içindeyken, yitirilmiş zamanların ardından özlediği, beklediği, bugünü harcadığı hayallere ulaşsa bile mutlu olamıyor.

5 Ocak 2012 Perşembe

20.Hafta: Biraz Ağrı, Biraz Sızı

Yoğun geçen bir haftanın içindeyim. Tezimle ilgili bir seminer vermem gerekiyordu ve çok şükür ki hallettim. Uzaktan hoş görünüyor ama bir yanda çocuk, bir yanda hamilelik, bir yanda okul ve bir yanda da yazma tutkusu olunca insan zaman zaman zorlanıyor.
Hamileliğim pek kolay gitmiyor bu sıra, çok fazla ağrım var. Oturduğum yerden kalkarken sürekli ağrılar giriyor, bazen yürümekte zorlanıyorum. Kendimi korkutmak istemiyorum ama bilgisi ya da tecrübesi olan varsa beni korkutacak da olsa aydınlatabilir. Pazartesi doktora gidiyorum, durumumu anlatıp nedenini soracağım. Çünkü kızıma hamileyken hiç böyle olmamıştım, hele ki 20. Haftada.
Belli bir düzeyde ağrı ve hatta kasılma zaten olabilir ama bendeki biraz normalin dışında gibi geliyor. Aslında kendimi çok yorduğumu da düşünmüyorum, evdeyken kızımla gündüzleri uyuyorum mesela. Sadece okulda olduğum günler fazla yürüyüp, fazla enerji sarf ediyorum. Hamilelikte yürüyüş kadar güzel bir spor da yok ki, daha şimdiden yürümekten bu hale geliyor olmamalıyım.

3 Ocak 2012 Salı

Benzesek de Aynı Olmayalım

Hep duymak istediklerinin söylenmesini bekleyen, farklı seslere tahammülü olmayan, çatlak seslerden rahatsız olan ve sürekli onay görüp destek isteyen insan grubunu anlayamıyorum. Öyle ki, bunların tam tersi olduğunda, içten içe geçirdiği tahammülsüzlük krizi dışına da yansıyan, çok bağırmayı doğru söylemek zannettiği için maharet sanan ve oysa ki bir fikrin kendisine destek bulması için yüksek sesle söylenmesi gibi bir zorunluluk olmadığını algılayamayan kişiler tanıdım.

2 Ocak 2012 Pazartesi

Olsun, Vakit Geç Değil

Durduğun yerin aslında olmak istediğin yer olmadığını anlamak nasıl bir duygudur?
Büyük bir heyecanla istediğini sandığın, hayallerini kurduğun, emek harcadığını şeyin aslında hiç de hayalin olmadığını anlamak nasıl bir şeydir?
Bu yüzden o şeye ait her şey ve herkes sana itici gelir ve onları görmeye tahammül bile edemezsin kimi zaman. Bu yoldan dönme ihtimalin de yoktur, çekip gitme ihtimalin de. Yüzüp yüzüp kuyruğuna geldiğin şeyin, sonuna bu kadar yaklaşmışken çekip gitmek sana yakışmaz çünkü bilirsin. Üstelik harcadığı zamanı boşa harcamış olmak ve çöpe atmak da öylesi ağır gelir ki insana.